Toplam yorum: 3.090.135
Bu ayki yorum: 733

E-Dergi

cigdema Tarafından Yapılan Yorumlar

08.10.2005

Tanıdığımız birinin, o meşhur Kazanova'nın öyküsü bu. Hani kadınların kalplerine ve bedenlerine giden yolları ezbere bilen, her yolun sonunda listesine bir kadın daha ekleyen, hep kazanan 'Kazanova'. Madalyonun herkese dönük olan bu yüzü Miller tarafından tersine çevriliyor ve kahramanın başarılarıyla, sürdüğü yaşamın şatafat ve yaldızıyla parlayan yüzü arkasında, yalnız hem de ölesiye yalnız ve mutsuz bir Kazanova beliriyor.
Yazar, birçok insana imrendirici gelen bir yaşam süren Kazanova'ya
farklı bir açıdan yaklaşarak, üzerine yapışmış kimliği ve yaşamıyla hesaplaşan, sürekli bir yalnızlık, tatminsizlik ve acı içinde debelenen, alışılmışın dışında bir 'Kazanova' portresi çiziyor.
Okur Kazanova ile ilk, yaşlılık günlerini geçirdiği, çaresizlik içinde ölümü beklediği Bohemya'daki evinde karşılaşır. Neredeyse yürümekten bile aciz olan 'eski' Kazanova, uşakların dahi alay konusu olmuş, eski mektuplarını, tüm geçmişini ateşe vermek üzeredir. Bu sırada içeri giren, artık iyice seyrekleşmiş ziyaretçilerinden birine, kimliğini kendisinin bile bilmediği bir kadına, artık çok uzakta kalmış
'Kazanovalık' günlerini anlatmaya başlar.
1760'lı yıllarda bir Fransız casusu olarak İngiltere'ye gitmiştir. Ünü adada da herkesçe bilinmektedir. Adına yakışır bir yaşam sürmeye başlar Kazanova, büyük bir ev kiralar, bir hizmetçi ve yardımcı tutar, pahalı giysileri ve altın dolu cepleriyle partilerin ve kumar masalarının aranan ismidir. Ve elbette tüm kadınlar 'elinin altında'dır. Ta ki Marie Charpillon'la karşılaşıncaya dek. Genç kadın kendisiyle birlikte olmayı reddettikçe, o güne kadar her kadında işe yaramış çeşitli yollar Charpillon'un yüreğine ve bedenine ulaşamadıkça, Kazanova'nın arzusu iflah olmaz bir takıntıya dönüşür. İşe yaramadığı hiç görülmemiş taktikler dener, paranın büyüsünden tehdite, tüm aileye sunulmuş hediyelerden tecavüz girişimine kadar pek çok şey, fakat hiçbiri Charpillon'u elde etmesini sağlayamaz. Bu inat ve bu başarısızlık, Kazanova'nın herşey yolunda gittiği zamanlarda hiç gerek duymadığı bir şeye yol açar; genç kadının aynasında kendiyle yüzleşmesine...
Bu kadar kalabalığa, elde ettiği kadınlardan oluşan uzun listeye rağmen yalnızdır aslında. Dostları kuyusunu kazmaya çalışmakta, sevginin ılık dokunuşlarını asla tadamadığı ilişkiler yaşamaktadır. Tüm yaptığı bir ismin ağırlığını, üzerinden hiç çıkartmaması gereken bir palto gibi taşımak, 'aile yadigarı bir kimliği, bir parçayı, bir masalı, bir düşü' korumaya,
'belirli bir tarza tutunmaya' çalışmaktır. Bir zavallıdır. Londra soğuğunda paltosunu evde bırakarak, yardımcısı Jarba ile köprü yapımında çalışan işçiler arasına karışır, onlardan biri gibi yaşar. Fakat bir gün Jarba yakası kürklü paltosuyla döner içki almak için gittiği evden. Kazanova kaçmayı, soyunmayı başaramamıştır. Bundan sonra ne eski yaşamını devam ettirebilecek, ne de başka bir yaşam kurabilecektir...
08.10.2005

Yazar romanında, yaşamdaki risk ve tehlikeleri anlayabilecek bilince sahip bir çocuğun hislerinden yola çıkarak, 60 ve 70'li yıllarda Küba'nın politik ve sosyal karmaşasında, annesiyle birlikte göç etmek zorunda olan fakat ülkesindeki yaşantısını bırakmak istemeyen ondört yaşındaki Tanya adlı Kübalı bir genç kızın hikâyesini anlatmış.
Tanya'nın annesi Mirella, 1958 yılında beş yaşındaki Tanya'yı bırakarak Fidel Castro'nun isyancılarına katılır; ancak hamile kaldığı için bir yıl sonra geri döner. Mirella, 7 yıl sonra bu kez onüç yaşındaki Tanya ve yedi yaşındaki oğlu Emmanuel'le birlikte Miami'ye kaçmaya çalışırken yakalanarak hapse atılır. Çocuklar uzaktan akrabaları Melena ile birlikte yaşamaya başlarlar. Anneleri bir süre sonra onlara katılsa da yeni bir hayata başlama düşlerinden vazgeçmemiştir.
Tanya'nın ayakları yere romantik ve hayalperest annesinden daha sıkı basmaktadır. İki karakter de cazibeli ve güçlü bireyler olsalar da Tanya ne kadar gerçekçiyse, annesi de o kadar hayalperest ve umursamazdır. Bu nedenle Tanya annesinin devrim hakkındaki görüşlerine karşı çıkmaktadır. Ona göre acılarının kaynağı Castro'nun devrimi değil, annesinin vurdumduymazlığıdır. Aile içindeki çekişmeler, Küba'da günlük yaşamın karmaşası içinde giderek büyür. Havana'da geçen süre boyunca Mirella hükümet yetkilileri ile çatışırken Tanya politika, din, arkadaşlık ve cinsellikle tanışır ve zaman içinde küçük bir kız olarak geldiği evden bir yetişkin olarak ayrılır. Sonunda Miami'ye kaçan anne kız, kuralları farklı olsa da oyunun her yerde aynı olduğunu çok geçmeden fark ederler.
08.10.2005

Erkek kadının evindedir. Bir akşam yemeği... ve kapı çalınır. Evlilik cüzdanında fotoğrafı olan, diğer kadın gelmiştir polislerle beraber. Aramalar, sorgular, kalabalıklar, gürültüler... Buraya kadar hep okuduklarımız ya da bize anlatılanlar. Peki nedir gayrimeşru ilişkiyi yaşayan o kadının duyguları? Ya erkeğinkiler? Ya da imzasıyla kanunlarca kabul görmüş kadınınkiler?..
'Asmalar Artık Ağlamıyor'da buluyoruz bu soruların cevaplarını. Özden Soyalp, toplam dört bakış açısıyla yazmış kitabını. Gayrimeşru ilişkiyi sürdüren Doçent Nilay'ın, iş adamı Ahmet'in, karısı Meryem'in ve bir de 'ötekinin
07.10.2005

Don kıyılarında yaşayan Kazak köylülerini 1900’lerin başından 1918’e kadar uzanan bir zaman diliminde Ekim devrimi ile ilişkileri içerisinde anlatır. Yazar, Rus Çarı’na, dine, gelenek ve göreneklerine bağlılıkları ile tanınan bu topluluğu, Gregor Melekhov adlı genç bir kazakla tipleştirir.
Sıradan bir kazak köyünde çiftçi bir ailedir Melekhov’lar. Oğul Gregor, hem yakışıklı, hem de çapkındır. Kocası askerde olan güzel Aksinia ile ilişkisi vardır, ama ailesi onu genç bir kızla -Natalia’yla- evlenmeye zorlar. Ne Gregor, ne de cephedeki kocası dönen Aksinia mutlu değildir bu durumdan, kaçarlar ve bir çocukları olur. Tam bu sırada I.Dünya savaşı başlamıştır. Gregor cepheye gider. Sıcak savaşın bütün vahşetine tanık olan genç kazak, ordu içerisinde propaganda çalışması yapan Bolşeviklerle ve onların barış çağrılarıyla karşılaşır. Daha savaş bitmeden Çar istifa etmiş, hükümet karışıklıkları başlamış ve Bolşeviklerin gücü artmıştır. Kendileri de bağımsız bir devlet hayali kuran Kazak süvarileri bu karışıklıkta ne tarafı seçeceklerine karar veremez, ayaklanmayı bastırmaya gitmezler; Kışlık Saray düşer Devrim gerçekleşir.
Yazar; devrimin ardından başlayan iç savaş günlerini, Çarlık Rusyası’ndan Sovyetler Birliği’ne geçiş sürecindeki pek çok parçalanmış toplumsal yapıyı ve ilişki biçimini eksiksiz olarak yansıtmıştır
07.10.2005

Parasızlık nedeniyle bir gemiye tayfa olarak yazılan İsmail’in bakış aşısından aktarılır hikaye; önce, dövmelerle kaplı vücuduyla yamyam Queequeg’le tanışırız. Balina avlayan gemilerde zıpkıncıdır bu korkunç görünüşlü adam, ama çok iyi kalplidir. Kısa sürede İsmail’le arkadaş olunca, birlikte Nantucket’e gelip, Queequeg sayesinde Kaptan Ahab’ın Pequod gemisinde iş bulurlar. Gemi denize açıldığında Ahab görünür; balina dişinden yapılma beyaz takma ayağı, kırlaşmış saçları, heybetli gövdesi ile başka bir dünyaya aittir sanki Ahab. Geminin sefere çıkış nedeni de avlanmaktan çok, Ahab’ın bacağını koparan beyaz balina Moby Dick’le hesaplaşmaktır.