Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625

E-Dergi

Murat GÖKÇEK

Okumak, varoluşsal yolculukta hayatıma anlam katan yegane aktivite olmuştur. Belki de hayatı daha yaşanılır kılmak, tıpkı bir enstrüman çalmak gibi. Bendeki dönüşümün temel kaynağı oldu kitaplar. Eminim ki toplumların dönüşümünde de büyük bir etkendir okumak. Bu dönüşüm Gregor Samsa gibi bir gecede ve hiç bir neden olmadan değil sebep sonuç ilişkisi düzeyinde kitapların eseridir.

Murat GÖKÇEK Tarafından Yapılan Yorumlar

20.08.2023

Kitap, Arthur Schopenhauer'in eserlerinden derlenmiş bir seçki.
Schopenhauer, hiçliğin mutlu sessizliği içindeyken, mutlu bir hayatın imkansizlığından söz etmiştir bu kitabında. Sırf bu yüzden en iyisinin kahramanca bir hayat yaşamak olduğunu söylemiştir umutsuzca. Teslim olurken hayata, teslimiyetin hayat yolculuğunda yanımızdan ayrılmaması gereken bir yoldaş olduğundan dem vurmuştur.
Ve son olarak da kendi ifadesiyle şunu söylebilirim ki; "zerre kadar onemli olan bir kitap ivedilikle tekrar okunmalıdır."
16.08.2023

Bilişsel Psikolojinin duayeni Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur ve Akademisyen ve yazar Prof. Dr. Uğur Batı'nın birikimlerinin, tek kitap da harmanlanmış bir yaşam kılavuzu.
Kitap üçlemenin ilk kitabı ve yazarlar bu kitap da, nasıl bir yaşam sürdürmenin yani hayati ıskalamadan nasıl yaşanabileceğinin tiyolarını veriyor. Gündelik yaşamı daha anlamlı hale getiren; uyum, aidiyet, zerafet, cömertlik, iç özgürlük, öz-şefkat ve özgüven konularında bir farkındalık yaratılıyor.
Sohbet havasında gecen kitap, keyifle okunacak, okunduğu zaman da kendini tanımayı yardım edecek ve yaşamını daha anlamlı hale getirmeye katkı oluşturacak bir eser.
"Hayat tehlikeli, mikroplar daha tehlikeli." (s.9) diyor, Jörg Hacker. Alanında uluslararası üne sahip yazar kitabında; bizi hasta eden mikropları, virüsleri, parazitleri, prionları ve dahi toksinleri tarihsel süreçle birlikte bize tanıtıyor. Göremediğimiz, ancak dünyamızı, çevremizi ve vücudumuzu paylaştığımız bu varlıkların bize karşı hilelerini, vücudumuzu nasıl ele geçirdiklerini ve bizlerin bu savaştaki savunmalarını okuyacak, geçmişte görülen ve günümüzde da bizleri hasta eden birçok enfeksiyonu tanıyacaksınız. Ancak mikrobiyoloji biliminin terimlerine aşina değilseniz biraz zorlanacaksınız; lakin, yine de bilgi dağarcığınıza gerekli birçok bilgi katacaksınız. Kitabı okurken aynı zamanda siyasal ve toplumsal konularda mikroorganizmaların nasıl siyaset diline girdiğini ve metafor olarak kullanıldığına tanık olacaksınız.

Bu noktada yazarın şu tespiti gerçekten önemli: "Enfeksiyon hastalıkları, yalnızca dış güçlerle çatışmalarda kullanılmakla kalmıyor, toplumun içindeki sorunlardan da payını alıyor. Azınlıkların dışlanması, belirli grupların aşağılanması ya da toplumsal çatışmaların kızıştırılması için bu metaforlar kullanılmaktadır. Özellikle cinsel ilişki yoluyla bulaşan hastalıklar, katı ahlak kavramları empoze etmek ve toplumdaki belirli grupları küçümsemek için biçilmiş kaftan gibidir."(s.115)

Kolera'yı, Koli Basili'yi, Sars'ı, Lejyoner Hastalığını, Kara Ölüm'ü, Sıtma'yı, Hemorojik Virüsler'i, Prion'ları, BSE'yi, AIDS'i ve Mantarları birde bu kitaptan tanıyın.
11.06.2023

Diyorum ki bir ömür 280 sayfaya sığdırılır mı? İlber hoca damıtarak gayet iyi sığdırmış bu eserde. Lakin bu kitap keşke benim gençlik yıllarım da çıksaydı ve ben bu tavsiyeleri o zaman alsaydım.
Ülkemizin medarıiftaharı olmuş bir tarihçinin gözünden, insanın hayattaki anlam arayışına, bu arayışın tadını nasıl çıkaracağına ve süreç boyunca karşılaşacağı zorluklarla nasıl baş etmesi gerektiğine dair bir kılavuz.
İnsan hayatı kaç dönemden oluşur? İnsan kimden, ne öğrenebilir? Bir dil en iyi nasıl ve ne zaman öğrenilir? En iyi nasil seyahat edilir? Bir şehir nasıl dolaşılır? Hangi şehiri, hangi müzeyi, hangi meydanı, hangi sokakları, hangi kafeleri görmek için gezilir? Peki hangi filimleri, hangi yönetmenleri izlemek, hangi yazarları, hangi kitapları okumak, hangi müzikleri, hangi sanatçıları dinlemek bize, yaşamımıza bir şeyler katar.
31.05.2023

Fantastik bir roman olsa da, bilimkurgu-distopya edebiyatının güzel eserlerinden biri.
Bildiğimiz belki de bilmediğimiz, bir metre boyunda ve iki ayakları üzerinde durabilen semenderler.
Her şey Tana Masa adasının kıyısında, halkın cin diye adlandırdığı garip bir deniz hayvanının kaptan Van Toch tarafından keşfedilmesiyle başlar. Bu canlılar insanı taklit edebiliyor, dil öğrenebiliyor ve iyi bir işçi gibi her yerde çalışabiliyorlar. Evet medeniyeti geliştirecek yeni köleler ve gelişmiş ülkelerin yeni askerleri.
İşte bu noktada insanoğlunun para kazanma hırsı devreye girmiştir ki bu insanlığın sonunu getirecektir.
Kitabın yazıldığı yıllar Almanya'da milliyetçiliğin yükseldiği ve nazizm'in tehdidinin ayak seslerinin geldiği dönemlerdir, bu noktada kimi eleştirmenler semenderlerin Naziler olduğunu da ifade etmiştir. Ancak kesin olarak şunu söyleyebiliriz ki roman genel olarak totalirizmin ve insanlığın hırsının genel bir betimlemesini sunuyor.