Toplam yorum: 3.089.409
Bu ayki yorum: 4

E-Dergi

tan0006 Tarafından Yapılan Yorumlar

06.08.2007

Töre gereği amcasının oğluyla evlenmek zorunda kalan genç bir kızın dramından, sevgilisinin ilgisini sorgulayan bir yazara, vapurdaki herhangi bir kadının gönül yarasından, kırtasiyeden bozma bir kitapevinde çalışan genç bir erkeğin hikâyesine kadar on farklı insanın yaşamından küçük kesitler veren on metinden oluşan bir öykü kitabı Puslu Akşamlar.
1971 Ardahan doğumlu yazarı Mehmet Taşdemir, 1990'da ömür boyu hapis cezasına çarptırıldıktan sonra 15 yıl hapis yatan ve 2005 sonunda tahliye olan eski bir hükümlü. Hapiste Yazmak isimli ortak kitapta yazısı bulunan Taşdemir'in 2006 yılında yayımlanmış Hüzünlü Veda isminde bir öykü kitabı da var. Puslu Akşamlar, yazarın ikinci kitabı.
Hapiste geçirdiği yılları kalemiyle paylaştığı anlaşılan yazarın yeni kitabı, dokuz küçük ve bir de uzun öyküden oluşuyor. Kitabın ilk yarısını kaplayan dokuz öykü, yirmi sayfalık bir töre hikâyesiyle başlıyor. Babasının ölümünden sonra amcasının evinde yaşamak zorunda kalan ve amcasının oğluyla evlenmek zorunda bırakılan genç bir kızın kendini öldürme arzusu sık sık kızın okura duyduğu öfkeyle bölünürken, karakter o zorba törenin hâlâ geçerli kalmasına göz yuman umursamazlıklarından ötürü rahat koltuklarında oturup onun acı hikâyesini okuyanlara gizli gizli sitem ediyor ve dolayısıyla pek alışılmamış bir hikâye ortaya çıkıyor.
Kitabın ilk yarısını oluşturan küçük hikâyeler hayal kırıklıkları ile tanışmış insanların öykülerini anlatarak dikkat çekiyor. Kimi aşktan, gönül yarasından mustarip, kimi hedeflediklerine ulaşamamış amacı kalmamış insanların hayatlarından, ikişer, üçer, beşer sayfada aktarılan kısa anlar anlatıyor ve okur ister istemez, demir parmaklıklar arkasında olgunlaşmış bir kalemin yoksunlukla terbiye edilmiş üslubunu fark ediyor.
İlk yarıyı oluşturan kısa hikâyelerde olduğu kadar kitabın ikinci yarısını oluşturan ve kitaba ismini de veren yaklaşık seksen sayfalık 'Puslu Akşamlar'da da okur, yazarın bir olayı hızlı, büyük adımlarla anlatırken birden olayın vurgulamak istediği küçük bir sekansına odaklanıp, o anı ince ince ayrıntılandırdığına şahit oluyor. Bu odaklanmalar bazen bir kadının vücuduna, şehvetine, bazen bir karakterin korkularına, acısına yönelebiliyor. 'Puslu Akşamlar', kendi içinde küçük bölümlere ayrılmış bir metin ve öykü yazmaya çalışan kırtasiye çırağı genç bir erkeğin hikâyesini anlatırken yine ister istemez okuru, yazara götürüyor.
06.08.2007

Concon, riks, antin kuntin, filim, öğ gelmek, zarf atmak, indiragandi, dumur olmak, dıp tıs... Tüm bu kelimelerin veya sıra dışı deyimlerin anlamlarına şimdilerde herhangi bir Türkçe sözlükte rastlamak ne denli zorsa onların, gazete okurken, trafikte, vapurda, dolmuştayken, maç hatta Meclis Tv'yi izlerken karşımıza çıkmaları da bir o kadar mümkün. Tiyatro sanatçısı Levent Tülek, toplumun hemen her kesiminden insanın diline pelesenk olmuş yazılı olmayan bu dilin kelimelerini Lumpen Sözlüğü'nde toplamış.
Marks ve Engels'in ortak çalışmalarının ürünü olarak ilk olarak 1854'te 'Alman İdeolojisi'nde icat ettikleri 'lumpen proletarya' terimi, TDK sözlüğünde, Marksçılık akımına göre toplumsal sınıf bilinci olmayan, içinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı düşen, sözde bilgili tutum ve davranışlarıyla itici olan anlamlarıyla yer buluyor. Lumpen dili ise kuşaktan kuşağa geçen ve yerleşik bir dil kabul edilen argodan farklı, günübirlik yaşayan kitlenin kullandığı dil olarak ortaya çıkıyor.
'Sınıfsız', 'ayaktakımı' anlamına gelen lumpen, aynı zamanda 'alt kültür'e ait demek. Oysa Lumpen Sözlüğü'nde yer alan yüzlerce kelime alt kültürün ötesinde magazin dünyasının ünlüleri, sosyetik isimler, politikacılar, gazeteciler, akademisyenler, sözüm ona sanatçıların diline fazlasıyla yerleşmiş durumda.
Sözlükte geçen ve İngilizce Harold (Herıld) ismi ile Türkçe 'herhalde' sözcüğünün karıştırılmasıyla elde edilmiş bir söz olan 'Herıld Yani'nin tanımı şöyle yapılıyor: "Direkt 'herhalde' anlamında kullanılır. Ancak bu kullanımın içinde bir övgü, böbürlenme, büyüklük taslama ve megalomani vardır. Yapılan işin veya durumun başarılı olması karşısında söylenir. Erken dönem kentli lumpenlerin ürettikleri ilk sözlerdendir."
Bir diğer ilginç nokta ise kelime ve sözlerin anlamlarının günlük gazetelerden, politikacıların nutuklarından ya da ünlü isimlerin adının karıştığı gaflardan seçilen örneklerle okuyucuya sunulması. Örneğin delirmek, çıldırmak, akıldışı işler yapmak anlamına gelen 'Balatayı sıyırmak' deyişinin, 30.09.2004 tarihli Sabah Gazetesi'nde yer alan 'Türk Pop Müzik Tarihinin En Kötü İmajlı Beş Şarkıcısı' başlıklı haberde kullanım şekli, "Belgrad ormanlarında kendini ağaca bağlatıp 'Beni bağlamaz' diye naralandığı klibi uzun süre yüzü sivilceye kesmiş ergenlerin rüyalarını süsledi. Sonra balataları sıyırmış olacak; kafayı Camoka misali kazıtıp, vücuduna Yazuka'yı hasetinden çatlatacak dövmeler yaptırdı" örneğiyle sözlükte kendine yer buluyor.
13.03.2007

Geçen yıl doğumunun 100'ncü yılı kutlanan Sait Faik Abasıyanık için gecikmeli de olsa bir anma kitabı geldi. Sevengül Sönmez'in hazırladığı Yapı Kredi Yayınları'nın yayımladığı A'dan Z'ye Sait Faik adlı kitap adından anlaşılabileceği gibi ünlü yazarın hayatını ve eserlerini özetler bir nitelik taşıyor. Kitapta Sait Faik'in kişiliği, ilişkileri, hayatının önemli olayları, yapıtları ve yazı serüveni bütün yönleriyle sergileniyor.
13.03.2007

Sadri Ertem, gerçekçi edebiyatın öncü isimlerinden biri. Öykü ve romanları, Anadolu insanın toplumsal değişimle yaşadığı sancıları konu alır. Bu büyük ölçüde, kendisinin gazetecilik mesleğinden ve sosyoloji ile felsefe uğraşından beslenir. 'Kaybolan Adam', Ertem'in toplu hikâyelerini bir araya getiriyor. Kitapta, yazarın 1928-1933 yılları arasında gazete ve dergilerde yayımlanmış yirmi beş öyküsü bulunuyor. Hikâyelerin bu edisyonunda yer alan önemli bir nokta da, Ertem'in edebiyatına odaklanan iki yazı ile kitabın sonunda yer alan Ertem kaynakçasıdır diyebiliriz.
13.03.2007

Fuad Zekeriya tanınmış bir Mısırlı filozof ve Arap entelektüeli. Zekeriya'nın bu kitabı, Arap ve Müslüman dünyasında İslamcılığın entelektüel, sosyal ve siyasal temelleri ve günümüzdeki tezahürleri üzerine eleştirel bakış açısıyla kaleme alınmış. Üç bölümden oluşan kitabın ilgi çekici yanlarından biri de, sadece İslamcılığa değil, dinsel aşırılıkları körükleyen siyasal ve iktisadi koşullara da odaklanıyor olması. Kitap, 11 Eylül saldırısından sonra tartışmaya açılan militan İslamcı hareketlerin dini ve siyasal yapılarını araştırmayı amaçlıyor.