E-Dergi

Üç Usta, yazarları birbirleri ile kıyasladığı; yarattıkları karakterler, verdikleri mesajlar üzerinden bu yazarların portrelerini sunduğu için her şeyden önce çok faydalı bulduğum bir okuma oldu. Zweig zaten takdir ve beğeni ile takip ettiğim bir yazar. Kaleminin lezzeti, bakışının derinliği de buram buram taşıyor kitaptan. Dostoyevskiye torpil geçmiş, son bir kaç bölüm, neredeyse ilahlaştırmış onu. Öte yandan şunu düşünmeden edemiyorum; Zweig'ın kendisi hayata katlanamamışken, Dostoyevskinin hayatın ağırlığına bunca direnmiş ve ömrü boyunca üretmiş olması Zweig'ın neden onun ruhunu bu kadar yücelttiğini, neden coşkunca ve kaleminin olanca kıvraklığıyla cümlelerine ona saygı duruşuna hasrettiğini açıklıyor. Bu kitap bana hem edebi anlamda keyifli geldi, hem edebiyat bilgimi ve bilincimi artırdı.

Kitabı malesef beğenmedim. Konusu ilginç gelmişti, zaman makinesi ile Hz İsa'nın çarmıha gerilme öncesi döneme gitmek. Gitti de, hayal kırıklığına uğradı. Zaten hikayedeki tek bilim kurgu unsuru, bu zaman yolculuğu, gerisi bizim zamanımızdaki Karl'ın ve MS 28'deki Karl'ın nevrotik kişiliği ve arayışları.
Kitabın benim için rahatsız edici pek çok yeri vardı, özellikle Karl Glagouer'in çocuk-gençlik bölümlerini sevemedim.
Kitap bilim kurgudan ziyade absürd bir din eleştirisi olabilirmiş, yer yer haddi aştığını düşünüyorum. Ben sorgulama ve din eleştirilerini okumayı seviyorum, karşı değilim. Fakat bu kurguda dine, inanca, peygamber fikrine dair sanki bir nefret ve dolaylı yönden hakaret var, bu bana seviyeli gelmedi. Amir Khan'ın P.K.filmini izlemek, bir tanrı ve din fikrini sorgulamak ve eleştirmek adına çok daha nitelikli ve keyifli benim açımdan.

Bir hukukçunun Amerikan siyasi sistemi ve hukuku üzerine notlarının bir kısmı bu kitapta zorlanmış. Ana mesele zorbalık-demokrası yelpazesinde neyin nereye denk düştüğü. Kısacık bir kitap ve insan okuyunca ister istemez "ya bizim sistem, bizim halimiz" diyor. İlgi ve uzmanlık alanı siyaset ve hukuk olanlar için okunacaklar listesinde olsun.

Yazar Samiri'nin buzağısını araştırıyor; kutsal metinlerde hikayenin versiyonlarını karşılaştırıyor,, tarihi mısır yazıtları ve mitolojisini önümüze sererek buzağ kültünün anlamını idrak etmemize yol gösteriyor. Samirinin kimliği, buzağının nasıllığı, olayın yeri,,zamanı, detayları hakkında spekülasyonları ve bulguları, en makul varsayımların hepsini okuyucuya sunmuş yazar. Ama kitabın amacı bu değil, kitap bu hikaye 7.yy Mekke'sinde muhataplarına niye anlatıldı, bu kıssayla verilmek istenen mesaj neydi? İşte benim açımdan kitabın değeri de burada. İlginç ve keyifli bir okumaydı, akademik titizlikle, göz dolduran kaynakça ve bol dipnotlarla takdir ettiğim bir çalışma oldu.

İbrahim Kalın bir entellektüel, aynı zamanda duygu ve fikir adamı. Dünyayı daha iyileştirebileceğimize inananlardan. Kemal Sayar gibi, "güzel sözler antalojisi" oluşturan yazarlardan. Bu kitapta da okuyucuyu daha pozitif görmeye, daha pozitif düşünmeye ve insanın bizzat kendi varlığını pozitif değere dönüştürecek bir atılıma yüreklendiriyor.