Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

iliad2000 Tarafından Yapılan Yorumlar

12.01.2008

Kitabın en ilgi çekici yönü Turan Dursun’un bu mülakatı verdikten kısa bir süre sonra öldürülmüş olması. Genelde otobiyografisini yazan bir yazar, bunu yazdıktan sonra da yaşamaya devam ettiği için biyografi ancak yazıldığı tarihten öncesi için geçerli oluyor. Yaşanılan yıllar ve olaylar kişinin zaman zaman fikirlerinin olgulaşmasına veya değişmesine yol açabiliyor. Ne yazık ki Turan Dursun’un bu şansı olmadı. Yani bu kitap Dursun’un yaşamının net bir özetidir.
Dursun’la söyleşiyi Şule Perinçek yapmış. 1934 doğumlu olan Dursun anlaşıldığına göre 1966 yılında kadar dindar bir insan ve bir din görevlisi olarak yaşıyor. Bı yıldan sonra da din ile olan ilişkisi son buluyor. Yani 32 yaşında önemli bir dönüşüm yaşıyor. İyi bir Arapça bilgisi olduğu anlaşılıyor ve zamanına göre bir miktar din eğitimi alıyor. Fakat söyleşiden anlaşılıyor ki, kitabın önsözünde bahsediliği gibi en üstün ulemalardan da daha üstün bir bilgin portresi çizmiyor. Zira 1966 yılından sonra artık Dursun bir din araştırıcısı değil dine karşı savaşan birisidir. Samimidir, dürüsttür, inandığı doğrular uğruna savaşmaktadır. Ancak çok üst düzey İslami bilgi sahibi olduğu, 19. ve 20. yüzyılda İslami hareketler konusunda bilgi sahibi olduğuna dair bir ipucu elde edemedim söyleşiden. Örneğin İslam reform olmaz diyor. Söyleşiyi yapan kişinin bu konularda müktesebatı olmadığı için soru soramıyor. Oysa İslamda onaylansın, onaylanmasın bir tecdid hareketi var. Dursun’un bu konudaki düşüncesini öğrenemiyoruz. Hiç bahsetmiyor. Oysa bu konuda neredyse çok geniş bir külliyat oluştu İslam dünyasında. Bunlara karşı da bir sürü reddiye yazıldı. Ama Dursun bunu kesitirp atıyor, İslamda reform olmaz diye. Bu ironik bir durumdur yanı zamanda. Kendisinin yaşamına son veren radikal unsurlarla aynı görüşü paylaşıyor bu konuda. İslami konularda çok dolu olan birinin reform söz konusu olduğunda kendisine soru gelmese de islamda tecdidle ilgili bir iki söz söylemesi gerekirdi diye düşünüyorum. Ayrıca Turan Dursun’un bilgi sahibi olmadığı konu da oryantalistlerdir. Turan Dursun’un söyledikleri yeni şeyler değildir. Batıda bilindiği gibi 200 yılı geçen bir oryantalizm geleneği vardır. Bunların arasında İslam düşmanı olanlar çoğunluktadır ve Turan Dursun ne dediyse, kendisinde çok zaman önce hemen hepsi, çok iyi Arapça bilen ve Kuranı Kerimi satır satır inceleyen müsteşrikler tarafından söylenmiştir zaten. Üstüne üstelik oryantalizm de geçen yıllar içinde değişmiş ve kendini yenilemiştir. Artık İslam’a hakaret etmeyi bırakıp objektif olarak incelemeyi amaçlayan insanların sayısı artmıştır. Maxim Rodinson bunları tipik örneklerinden biridir. Ancak tabii bu insanlar Müslüman değildir. Zaten islamı seçenlere müsteşrik denmesi de uygun değildir. Bir dikkate değer nokta da Turan Dursun’un İslam düşmanlığının fanatik bir düzeyde olmasıdır. O kadar ki söyleşinin pek çok yerinde, Şule Perinçek, din kurumunu savunmak, faydalı taraflarını da göz ardı etmemek durumunda kalmıştır. Dursun İslamın hiçbir iyi tarafını dile getirmemekte, örneğin İslam uygarlığının 8-10 yüzyıllarda ulaştığı düzeye hiç değinmemektedir. Bu kadar olumsuz bir kurum nasıl olmuştur da bağrından böylesi bir uygarlığı geliştirebilmiştir.
Sonuç olarak, bazı çevrelerde Turan Dursun, çağında İslam dinini en iyi bilen bir bilgin olarak yansıtılmaktadır. Tarih, kelam, hadis, fıkıh, mezhepler, felsefe gibi pek çok yan dalı olan, ve bunların her biri ayrı bir uzmanlık alanı olan konularda bir kişinin zamanının en büyük bilgini olması teorik olarak da mümkün değildir. Zaten Turan Dursun da verdiği söyleşi de hiç de böyle bir insan intibaı vermemektedir. Bu arada Turan Dursun’un fikirlerine katılmayanlar da ona hakaret ve küfür etmeden seviyeli ve ağırbaşlı bir reddiye yazma başarısını gösterememişlerdir şimdiye kadar. Bunu da bir eksiklik olarak kaydetmek gerekir.
12.01.2008

Kitabı okuyamadığım halde yorum yapmak zorunda hissediyorum kendimi. Büyük bir hevesle kitabı alıp başladım. Zira Charles Dickens'in önemli romanlarından biri. Ustalık dönemine ait. İlk eserleri olan Bay Pickwick'e mektuplar ve Oliver Twistle kıyaslandığında çok daha ileri bir üslup. Ne var ki tercüme berbat. Sanırım tercüme eden kişi tercümeyi bitirince hiç alıp okumamış. Bu nedenle bu kitabı bırakıp başka bir tercümesini almak zorunda kaldım. Boşuna zaman kaybetmeyin, başka bir çeviriyi deneyin. Okuyamıyorsunuz, gitmiyor....
04.01.2008

Kitabın tanıtım bölümünde yazılmış olan "övmek ya da yermek için değil anlamak için" yazılmış olması ilgimi çektiği için bu kitabı dikkatle okudum. Fikrim şöyle: Bu kitap Fethullah Gülen taraftarları tarafından yazılmış bir kitap değil kesinlikle. Kitap çeşitli makalelerden oluşuyor. Makale yazarlarının arasında kitabın yazarı olarak geçen Esposito'nun olmaması ilgimi çekti. Kitapla ilgili bilgiler internette genellikle Gülen yanlısı sitelerde veriliyor. Kitabın içinde Gülen hareketinin iç çelişkileri, zaafları da yer alıyor. Örneğin Gülen'in Ama bazı makale yazarları (mesela Voll) empati düzeyini aşıp, harekete sempati duyar hale gelmişler. Ama gene de pek çok makalede objektif olma gayreti seziliyor. Bu arada elbette makale yazarlarının hiç birisi Kemalist ya da Ulusal duyarlılığı yüksek kişiler olarak da değerlendirilemezler. Ama Gülen hareketinin ne olduğunu anlamak isteyen bir okuyucu (eğer zaten çok iyi bildiğini düşünmüyorsa tabii ki)bu kitabı okumalı. Zira alanında tek gibi görünüyor. Ancak bu tür çalışmaların artması gerekli.
Kitap önce İngilizce olarak basılıp daha sonra Türkçeye çevrildiği için bazı bölümlerde sıkıntılar seziliyor.
04.01.2008

Taha Hüseyin'in 1926 yılında yazmış olduğu bu kitap İslam dünyasında büyük tartışma yaratan eserlerden biridir. Ezher kökenli olmakla birlikte Fransa'da eğitim görmüş ve doktorasını Durkheim danışmanlığında hazırlamıştır. Daha sonraki yıllarda Mısırda Eğitim Müsteşarlığı ve Bakanlığı yapmıştır. Kitabındaki temel tezi önsözünde açık seçik verilmiştir. Temelde Cahiliye dönemi şiiri üzerine yorumlar yapmış ve bu döneme atfedilen şiirlerin sahih olmadığını kanıtlamaya çalışmıştır. Cahiliye dönemi ile ilgili bilgi almak için en temel kaynağın cahiliye dönemine atfedilen şiirler değil, bizzat Kuran-ı Kerim'in kendisi olduğunu söylemiştir. Cahiliye döneminin anlamsız yere kötülenmesine ve olduğundan daha aşağıda gösterilmesine karşı çıkmış, İslam dinini yüceltmek için buna gerek olmadığını söylemiştir. Ben kitabı dikkatle okudum vahiyi reddeden, iddia edildiği gibi Kuran-ı Kerim'i beşerileştiren bir ifadeye rastlamadım. Kuran, Hadis'e değil icmaya bazı itirazları var, rivayetleri eleştiriyor. Aslında konu doğrudan Arap edebiyatı ve şiiri ile ilgili. O nedenle eleştiri yapabilmek için bu dilin inceliklerine vakıf olmak lazım. Ayrıca zaten bu kitaba Arap aleminde de epey bir reddiye yazılmış. Bu reddiyelerin bir kısmı ciddi ve aklı başında eleştiriler içeriyor, diğerlerinde ise hakaret ve dinsizlik suçlamaları hakim. Ben yazarın oryantalistlerden faydalandığını teslim etmekle beraber, onların bakış açısından baktığını kabul etmiyorum. Zira metinde oryantalistlere yönelik eleştiriler de mevcut. Bence insanlar ayrıntılı bir okuma yapmadan ya kulaktan duyma ya da sadece bir iki alıntı okuyarak eleştiriler yapıyorlar.
24.12.2007

Değerli ve titiz bir çalışma... Hilafet konusunun ülkemizde bilimsel ve tarihsel bir bakış açısıyla ele alınması pek alışıldık bir şey değildir. Genelde ideolojik ve siyasi bakış açısı hakimdir bu konuya. Bu çalışmada hilafetin kaldırılması sırasında meclisteki tartışmalar ele alınmış özellikle de zamanın Adalet Bakanı Seyyit Bey'in değerlendirmelerine genişçe değinilmiştir. Ayrıca Hilafetin kaldırılmasının İslam Dünyasındaki boyutu da bu çalışmada incelenmiş, Kahire kongresinden ve Mısırlı yazar Ali Abdurrazık'ın konu ile ilgili olay yaratan kitabı üzerinde de durulmuştur. Kitabın yazarı yorum yapmaktan ziyade dönemin genel fotoğrafını gözler önüne sermeyi amaçlamış, bunu da büyük ölçüde başarmıştır.