Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
Fulya Yılmaz
Merhaba! Ben Fulya Yılmaz, Felsefe Grubu Öğretmeniyim. 2010 yılından bu yana NLP ile başladığım eğitimcilik hayatıma, Eğitim Koçu ve Rehber Öğretmen olarak devam etmekteyim. Kitap okumak, okuduğum kitaplar üzerine sohbetlerde bulunmak çocukluğumdan bu yana en keyif aldığım şeydir. Sosyal çevrem ve öğrencilerim dahil olmak üzere kitapların içerikleri üzerine referans alınan ve bundan bahsetmekten mutluluk duyan biriyim. Kendimce oluşturduğum mütevazı kütüphanemdeki kitapları yorumlarken, yolunuza ışık tutmayı diliyorum. Sevgilerle.
Fulya Yılmaz Tarafından Yapılan Yorumlar
Heinrich, sorgulanması için ne tuhaf bir kurgu yaratmış. Ahlaki davranışların doğuştan mı? yoksa sonradan öğrenilebilir şeyler mi? olduğunu sorgulatan bir kurgu. Tuhaf bir değerlendirmem var kurgu konusunda sevdim mi bilemedim ama nasıl bittiğini de anlayamadığım kadar dikkat kesildim. Okunmaya değer bir kitap.
II.Dünya Savaşı, ırkçılık, sömürü ve bir dolu şiddet içindeki bir zamanda bunlardan habersiz küçük kızın yaşam mücadelesi. Yanlış yerde, yanlış ülkede ama doğru bir evde doğan siyahi kız, Ada. Ada karakteri, patronlarına olan sarsılmaz sadakatinin ve şehrin kenar mahallelerinde yaşamasına neden olan naifliğini gördüğümüz çok karşılaşmadığımız bir karakter. Ve emin olun hikayesi burada yazdıklarımdan çok fazla, derin, ilham verici. Cesareti, sıkıntılar karşısındaki gücü aynı zamanda beyaz kültürle temasında edindiği tüm bilgisi, kendisini şahsen bulmasına yardımcı olan silahlar oluyor onun için. Bu kitap iki dünya, iki kültür, iki hayata bakış arasında çarpıcı bir karşıtlığı gösteriyor ve Ada bu iki kültüre köprü kuran harika bir güç oluyor. Bir hayat dersi gibi okumaktan çok keyif aldım ve herkesin okumasını dilerim.
Moya, cehennemi anımsatan hesaplaşmalara, yozlaşmaya ve baskıya maruz kalan yaşamlara, yaşamın doğasında var olan istikrarsızlıklar ve kırılganlığa dikkat çekmek istemiş. Bunu öyle tuhaf ve eğlenceli şekilde anlatıyor ki politik, polisiye, mitolojik bir çok daldan enstantane sunmanın yanında vermek istediği mesajları müthiş absürt bir mizahla karıştırıyor. Oldukça keyifli konusu, merak uyandırıp okumaya devam etmeyi sağlayacak garip bir kitap. Basit bir üslupla yazılmış siyasi bir alegori de denebilir. Basit dediğime bakmayın aslında ilgi çekiciliği bu vurucu hikayenin su gibi akan üslubu sanıyorum. Keyifli bir okumaydı
Bazı insanların samimiyetsizliği o kadar samimi ki. Kitapta da modern dünyanın kirli yüzlerine, toplumsal problemlerimize ve çalışma hayatımızda hepimizin ara sıra denk geldiği mobbinglere rastlıyoruz. Laurent Quıntreau, bizleri bir şirketin yönetim kurulu toplantısında karşılaştırıyor bu yüzlerle. 11 kurul üyesinin zihinlerini okuyarak tüm kirli çamaşırlarını öğreniyoruz. Kitabı Dante’nin İlahi Komedya’sının modern şekline uyarlanmış gibi. Dokuz kurul üyesi cehennem, bir üye cennet ve bir üye de araf başlığı altında zihniyle dillendiriliyor. Ama ne dillendirilme…
Bu yıl ki en iyi okumalarımdan biri. Çok farklı yazılmış ve fazlasıyla ilgi çekici ilerleyen bir hikaye.
Britanyalıların Demir Çağ’daki yaşam formlarını deneyimsel arkeoloji metoduyla öğrenmek için bir araya gelen bir grup insan, Ingilizlerin atalarının eskiden yaşadıkları gibi yemeli, içmeli ve yaşamalıdırlar. Sylvie, anne-babası, bir profesör ve üç öğrencisiyle ilkel yaşamı en sade haliyle tecrübe etmeye çalışıyor. Ataerkillik ve gelenekselciliğin her zaman güvenilir olmadığı, bazen yıkıcı ve kırıcı olduğuna dikkat çekiyor yazar. Rausseau’nun ödev ahlakında açıkladığı gibi ‘Güç maddesel bir şeydir. Bundan nasıl bir ahlak çıkabilir, bilmem.
Ayrıca öğrencilerden biri olan Moll karakteriyle empati, yardımlaşma ve dayanışma duygularını harekete geçiriyor.
Sarah Moss’un kaleminin gücüne hayran kaldım. Çoğu satırda yüreğim burkularak ve şaşkınlık içerisinde sonlandı kitap. İlk okuduğum kitabı ve tarzını çok beğendim.