zahir'i okudum,
yorum yazmadan önce diğer okuyan insanların yorumlarına bakmak istedim. kitaptada yazarın eserlerinin filmleştirilmesini istememe nedeni olarak, her insanın kitabın kendi filmini çekebilmesi husunun manasını, apaçık yorumlardan anlayabiliyoruz. herkes farklı bir yorum yapmış.fakat iki itfsiyeci hikayesindeki gibi herkes kendi içine dönük okumayı bırakmış karşısındakini yüzündeki lekeyle yıkamış yüzünü.
ayrıca bir yazarın her kittabında aynı tarzları beklemek statükocu bir tutum ve çok yanlış.
bir kitabı yazan maddi kaygılarla yazsa zaten hep tutan hikayelerinin benzerini yazar. yazar bu romanında kendinin yaşayıp yaşamadığı önmeli değil, çok önmeli içsel bir muhakeme yapmış. evlilik üzerine, sevgi üzerine, özgürlük üzerine hepimizin doğru olarak bildiği yanlışları kitapta yaşayarak çözmüş.
bir şey yapabilmek için önce herşeyden vazgeçmek gerektiğini daha önce de öğrenmiştim kendi kendime. bunu yazan bir kitapsa ilk kez okuyorum.
eğer bilinçli bir okursanız önce bütün beklentilerinizi çöp kutunuza atın. boş bir kaba daha çok şey sığacaktır vekarmaşa önlenecektir.
zahir
zamanımızda herkesin yarım yamalak yaşadığı, bazılarının o kadarını bile yaşamaya korktuğu üç şey;
sevgi, evlilik ve özgürlük...