Mevlana’nın düşüncelerini, yazılarını eleştirmek bize düşmez elbette. Onu bütün dünya tanımış ve kabul etmiş. Benim söyleyeceğim tek şey olabilir o da; Mesnevii okuyan herkesin, gururdan, kibirden, büyüklük saplantısından arınacağıdır. Abdurrahman Cami’nin dediği gibi “O peygamber değildir, fakat kitabı vardır.”
Şefik Can, güzel bir yöntemle mesnevi içine konularla ilgili hikayeleri yerleştirmiş ve okuma zevki ve akıcılığı katmış. Ayrıca tercümeden kaynaklanan bir durum mudur bilmiyorum fakat, hikayelerin içinde ...ülkesinin Padişahı, ya da Yahudi Padişahı gibi kavramlar kullanılmış. Padişahlık kavramı Osmanlılarda kullanılan bir hükümdarlık ismi, başka ülkelerde kullanılmıyor, bu yüzden merakımı çeken bir yön oldu.
Kitabın hazırlanışı ile ilgili bir kaç söz söylemek gerekirse; Altı ciltlik eser her biri iki cilt kapsayacak şekilde üç cilt halinde basılarak bir nevi kullanım kolaylığı sağlanmış. İkinci cilt ile ilgili 1264 yılında yazıldığı konusunda bir bilgi var, fakat birinci cildin yazımına ne zaman başlandığı konusunda bilgi verilmemiş. Bununla birlikte, birinci cildin başına Mevlana ile ilgili özet bir biyografi konulsaydı daha anlamlı olurdu diye düşünüyorum.