Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

25.12.2002

Güzel bir konu işlenmekle birlikte kişi tasvirleri biraz yavan kalmış. Romandaki kişiliklerle bütünleşemiyor okuyucu, hep yabancı kalıyor. Sonra çok gereksiz ayrıntılar var. Tarlada çalışan kadınların tuvalet ihtiyaçlarını nasıl giderdiklerini bu kadar detaylı ve uzun anlatmaya gerek yoktu. Adet dönemine giren Meryemin çektiği sıkıntıları bu kadar ayrıntılı ve uzun anlatmaya gerek yoktu. Romanın pek çok yerinde düzey çok düşürülmüş. Gereksiz küfürler ve argolar romana malzeme edilmiş. Ayrıca askerdeki Cemal tanıtılırken "...Gabar Dağında Kürtlerle savaşıyordu" ifadesi kullanılmış ki çok yadırgadım. Güneydoğuda PKK terörüne karşı bir mücadele vardı ama Kürtlerle savaş diye bir şey yoktu. Bu çok rahatsız edici bir ifade bence. Bir diğer rahatsız olduğum konu ise Meryem'e tecavüz eden amcasıyla ilgili bölümü anlatırken yazarın, bunun Anadolu'da sıkça yaşanan bir olay olduğunu ifade ederek çirkin bir genellemeye girmiş olması. Sonuç olarak; hayır sayın Livaneli, olmamış.
25.12.2002

Sayın Oktay Sinanoğlu'nun ilk kitabı olan "Türk Aynştaynı" adlı kitabı beni çok etkilediğinden daha sonraki tüm kitaplarını da okumak zorunda hissettim kendimi. "Bye Bye Türkçe" ve "Hedef Türkiye"den sonra "Büyük Uyanış" adlı kitabını da bir solukta okudum. Yine bu eserde de asıl konu Türkçe ve Türkçe eğitimin önemi ile yabancı dilde yapılan eğitimin zararları. Tüm bunlara katılmamak mümkün değil. Yabancı dille eğitim alan öğrencilerin beyinlerinin nasıl uyuşmuş olduğunu ve ezbere dayalı öğrenim sonucunda düşünme güçlerini kaybetmeye başladıklarını üzülerek görebiliyoruz. Bu kitabı okuyan anne babaların çocuklarına asla yabancı dille eğitim yaptırmayacaklarına eminim.
Ayrıca sayın Sinanoğlu AB'nin Türkiye için hiçbir gelecek vadetmediğini, Türkiyenin hayrına olmayacağını yazmış ancak Türkiye'nin içsömürge düzeninden nasıl kurtulabileceğine değinmemiş. AB'siz demokrasi standartlarına nasıl sahip olabileceğimize de değinilseydi daha aydınlatıcı olurdu düşüncesindeyim.
11.12.2002

Rusya Bilimler Akademisi tarafından kollektif olarak hazırlanan bu eser Marx’ın hayatını tüm yönleriyle ele almış. Tercümesi biraz devrik cümlelerle ve ağır olsa da yavaş okunduğu taktirde anlaşılması mümkün. Daha akıcı bir tercüme olabilirdi diye düşünüyorum.
1850’lerdeki gibi kapitalizmin en vahşi şekilde uygulandığı, insanların günde 20 saat her türlü sosyal haktan mahrum olarak çalıştırıldığı bir süreç ancak Karl Marx gibi idealist, mücadeleci ve kararlı biri tarafından durdurulabildiği anlaşılıyor. Ve görülüyorki bugünün liberal ekonomisi Karl Marx’dan çok şey öğrenmiş.
Bana göre Marx’ın hataları, aklın kamulaştırılamayacağını dikkate almaması ve dini inancın insan psikolojisi üzerindeki etkilerini görmezden gelişi olmuş.
“Din insanların mücadele azmini felce uğratır ve sonunda mevcut sistemin kabulüne yol açar” diyor Marx. Kendisi zorla din değiştirmiş bir yahudi ailenin çocuğu olan ve aile içinde Yahudi, dışarıda ise Protestan olarak yaşamanın getirdiği bir iç çatışmanın sonucu olarak mı, yoksa gerçekten böyle düşündüğü için mi dini reddettiğini anlayamıyoruz bu eserde. Bazı konularda psikolojik çözümlemelerden uzak durulmaya özen gösterilmiş.
Marx sık sık, demokrasiden ve özgürlükten bahsetmesine rağmen bir gün geliyor ve proletryanın devrimci diktatörlöğünden söz edebiliyor. Bu bir çelişki gibi geldi bana.
Bir çağa damgasını vuran ve tarihin akışını değiştiren Marx’ın biyografisinin, yaşadığımız dünyayı daha iyi anlayabilmek için okunması gereken bir eser olduğuna inanıyorum.
11.12.2002

Sabetaylar hakkında detaylı bilgilerin anlatıldığı bir eser. Kendisi de bir Sabetay olan yazar, Sabetaycıların dışarıya karşı müslüman fakat kendi içlerinde Yahudi kimliği ile yaşadıklarını örnekleriyle anlatıyor. Fakat pek çok konu yazarın da izah ettiği gibi belge bulunmaması nedeniyle gözlemlere danarak yazılmış. Eser okunduğunda Türkiye’nin idari ve siyasi sisteminde, basın camiasında Sabetaycıların etkili olduğu düşünülüyor. Eserde en dikkatimi çeken konu ise Atatürk’ün okuduğu Şemsi Efendi Okulu’nun kurucusunun asıl adının Şimon Sevi adında bir Sabetay olması ve bu okula ilk dönemler sadece Sabetay cemaatinden olan kişilerin kabul edilmesi. Çok daha sonraları cemaat dışından da kişilerin okula kabul edildikleri anlatılıyor. Yazar İsrail’in 2. cumhurbaşkanı Ben Zvi’nin de Sabetaycı olduğunu, dolayısıyla Türkiye ile İsrail arasında bir takım örtülü bağlar olabileceğini ima ediyor.
11.12.2002

Gılgamış destanını en özet şekilde okuyabileceğimiz bir eser. Destan hakkında asgari seviyede fikir sahibi olmak isteyenler için ideal bir kitap olmuş. Eserde, ilgili dönem hakkında (M.Ö. 3250), halkın yaşayış tarzı hakkında da bilgi edinilebiliyor. Örneğin, Sümerlerin mezopotamya’da yaşadığı, günümüze benzer bir eğitim-öğretim düzeni mevcut olduğu, belli bir adelet ve ticaret sistemi kurulduğu, vb.
Bütün kutsal kitaplarda geçen Nuh Peygamber ve Nuh Tufanı burada da Utnapiştim olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca kutsal kitaplarda normal insan ömrüne göre çok fazla yaşayan Nuh Peygamber Gılgamış Destanı’nda, kendisine “tanrılarca ölümsüzlük bahşedilmiş insan” olarak tasvir ediliyor.