Knut Hamsun ve Hans Christian Andersen, 20. yüzyıl İstanbul'unu birkaç gün de olsa yaşamışlar. Yaşayıp da yazmamak mümkün mü? İki İskandinav'ın üslup, bakış açısı ve merak farklılıkları okur için ayrıca bir zevk elbette. Ancak ikisinin de ortak şaşkınlıkları ve sevgileri var İstanbul'a dair. Boğaziçi'ne hayranlar. Üsküdar'ı ve özellikle Karacaahmet'i büyüleyici bulmuşlar. Çeşmeler ve mezar taşları çok ilgilerini çekmiş. Pera'da ve Eyüp Sultan'da geçirdikleri zamanı daha şairane anlatıyorlar. Dervişleri ve ayinleri elbette anlamıyorlar ama Türklerin peygamber sevgisine gıpta ediyorlar. En çok da şimdi esamesi okunmayan sakinliğimize, kanaat edişimize, tevekkülümüze.