E-Dergi

Kanımca epey vasat bir film olan 1999 tarihli The Haunting'i izledikten sonra okuyunca kıymeti daha çok anlaşılan ama bir sebepten okurken bir yerlerinde belli belirsiz bir eksiklik varmış hissi uyandıran kitap. Karakterler arasındaki gerilim biraz daha belirgin olsaydı daha iyi olurdu belki de. Öte yandan konusu ve onun işlenişi itibarıyla elbette bir klasik olduğu su götürmez, 1959 tarihinde bir kadın yazarın kaleminden hayat bulmuş bir korku romanı olması da cabası. Velhasıl bu türü seven herkesin sonunu getireceği ve okurken zevk alacağı bir eser.

Kim olduğunu öğrenmek için bilinmeyen adayı bulmaya çalışan bir adamın, adamın teknesinin ve adamla birlikte yolculuğa koyulan kralın hizmetçisinin hikâyesini anlatan 58 sayfalık bir öykü. Çok kısa olmasından mütevellit hızlıca okunan, bolca kıssadan hisseli bir masal. Kanımca tek eksiği -muhtemelen metnin orijinaline sadık kalındığından- virgüllerle ve büyük harflerle uzayıp giden, okurken insanı yer yer yoran bitmek bilmez cümle-diyalogları.

Kısacık oluşuna kanmamak gereken, sindirmesi zaman ve sabır isteyen gerçeküstü bir eser. Bozorg Alevî'nin Sâdık Hidâyet'i anlattığı sonsözünü okuyunca daha bir anlam kazanır bu arada, en azından benim gibi hikâyenin içine tam anlamıyla giremeyenler için.

Herhalde bu kitapla ilgili en büyüleyici şey Clarke'ın insanlığa ve onun geleceğine dair ne denli büyük bir öngörüye sahip olduğunu kanıtlamasıdır. 1953 yılında yapılmış isabetli tahayyüllerle 2016'da "sonumuz böyle olur mu?" diye sorduran bir kitap.

Okuduktan yıllar sonra bir anda aklınıza düşen kitaplardan. Yalnızca hikâyesiyle değil, o hikâyeyi anlatma biçimiyle de zamanının ötesinde bir eser. Baş karakter Bardamu'nün savaşla, yoklukla ve insanlarla imtihanını anlatır. Hakan Günday'ın Kinyas ve Kayra'sında da izleri sıkça görülür ayrıca Gecenin Sonuna Yolculuk'un. Kitapsever herkese tavsiye olunur.