Toplam yorum: 3.078.222
Bu ayki yorum: 5.100

E-Dergi

Yasin özcan Tarafından Yapılan Yorumlar

12.03.2009

Kitabın arka tarafında ki yazıda şöyle bir ibare bulunuyor “ Muhammed Gazali’nin Resulullah ‘ın hayatını konu alan bu çalışması,yüce peygamberin hayatının okunması için değil anlaşılması,araştırılması için değil yaşanması için kaleme alınmıştır.Siret konusunda ki araştırmalarda İslam dünyasında kendisinden sonra bir çığır açan bu eser..” Buna katılmak mümkün gözükmüyor neden? Çünkü bu tarz kitaplar daha çok eski dönemlerden beri kaleme alınmaktadır.En basit bir örnek ise İbn Kayyım El Cevziyye’in “Zadu’l mead” isimli eserini zikredebiliriz.Bu eser bile bugün yaklaşık yedi yüz yaşındadır.Oysa Muhammed Gazali 20,asır müelliflerindendir.

Fıkhu’s Sire tarzı kitaplar pek çoktur.Bunlara bir örnek ise yine çağımız müelliflerinden Suriyeli Ramazan el Buti’dir.Ramazan el Buti’nin kitabını bu kitaptan daha başarılı bulduğumu söylemeliyim.Aslında bu tarz kitapların hedefi,adından da anlaşılacağı üzere Resul-i Ekrem’in siretinden fikhi hükümler çıkarmaktır.Fakat bu kitapta bunu maalesef pek de bulamıyoruz.Müellif bunun yerine Resul-i Ekrem’in bildiğimiz hayatını edebi bir formatta yazmaya çalışmıştır.Üzülerek kaydediyorum ki kitapta yeni bir şey yoktur.Fakat iki konu müstesna;bunlardan biri müellifin taaddüdi zevcat-çok eşlilik-konusuna yapmış olduğu yorumdur.Bu yorumdan oldukça istifade ettiğimi söylemem gerek.İkinci konu ise;Resul-i Ekrem’in,Kur’an’da da geçmekte olan Hz. Zeynep ile evliliği konusun da ki yorumudur.Gerçekten bu konuda çok harika tespitlerde bulunmuştur ve bana göre yüzde yüz isabet etmiştir.

Kitapta kaynak hiç kullanılmamıştır.Dipnot ise hiç yoktur.(acaba mütercimin,müellife hiç mi muhalefeti yoktur) Kitabın sonunda da bir kaynakça mevcut değildir.Fakat,müellif metin içerisinde bazı kaynaklara atıflarda bulunmaktadır.Buda çok yetersizdir;çünkü tetkik etmek için hadis numaraları verilmemiştir.Bu kaynakları gösterme işini en azından mütercim yapabilirdi.
Tercüme son derece kötüdür.Bu tercüme çalakalem hazırlanmıştır.Yapılan işe hiç saygı gösterilmemiştir.Oysa gönül isterdi ki daha güzel bir tercüme ve redaksiyon ile piyasaya sürülsün.
Kitapta bir çok hatalar mevcuttur.Bu hatalar acaba tercüme hatası mı? Yoksa müellifin hatası mı? Veya baskı hatası mı? Ben bu hataların müellife ait olduğunu düşünüyorum.Şimdi bu hataları sayfa numaraları ile kaydedeceğim.

Müellif sayfa 81 de Hz. Hatice’nin 56 yaşında vefat ettiğini söylüyor.Bu yanlış bir bilgidir.Hz. Hatice vefat ettiğinde 65 yaşında idi.Bunun delili ise Resul-i Ekrem Hz. Hatice ile evlendiği zaman-yaygın görüşe göre-25 yaşında idi,Hz. Hatice ise 40 yaşında.Resul-i Ekrem’e vahiy 40 yaşında gelmeye başlamıştır.Bu mütevatir bir haberdir.Hz. Hatice Risaletin 9 veya 10, yılında vefat ettiğine göre vefat ettiği tarihte minimum 65 yaşında olması gerekir.Yine müellif aynı sayfada Resul-i Ekrem’in çocuklarını sayarken Rukiye’yi atlamıştır.

Müellif sayfa 100 de “Eşi Hatice,kölesi Zeyd b. Sabit..” demektedir.Buda yanlış bir bilgidir.Kölesi-daha sonra evlat edinmiştir-Zeyd b. Harise dir.Zeyd b. Sabit ise Resul-i Ekrem’in vahiy katibidir.Ayrıca Ensardan dır ve Hazrec kabilesine mensuptur.Müellif yine aynı sayfada Mekke de ki eski hanifleri sayarken Amr b. Nüfeyl ismini kullanmıştır.Buda yanlıştır;doğrusu Zeyd b. Amr b. Nüfeyl olacaktı.
Müellif sayfa 117 de Cafer b. Abdulmuttalib ismini kullanmıştır.Buda yanlış bir bilgidir.Doğrusu Cafer b. Ebu Talip tir.Yani Hz. Ali’nin kardeşidir.Ebu Talip ise Resul-i Ekrem’in amcasıdır.Abdulmuttalib ise Resul-i Ekrem’in dedesi olur.
Müellif sayfa 369 da “Öte yandan Hz. Peygamber sahabeye savaşa hazırlık emri verdi ve Mekke’ye yürüyeceğini bildirdi” Buda son derece yanlış bir bilgidir.Resul-i Ekrem Mekke’ye yürüyeceğini kimseye haber vermiş değildir.Hatta Hz. Ebubekir kızına-Resullulah’ın hanımı- gidip Resullulah’ın niyeti nereye diye sormuştur.En yakın arkadaşının bile Mekke yakınlarına gelene dek bu konuda bir bilgisi yoktu.Zaten Resul-i Ekrem Tebük seferi hariç hiçbir seferini açıktan ilan etmiş değildir.
Müellif sayfa 375 de Sad b. Ubade’nin Evs kabilesi lideri olduğunu söylüyor.Buda yanlış bir bilgidir.Doğru olan Hazrec lideri olduğudur.Evs Kabilesinin lideri ise Sad b. Muaz İdi ve hendek savaşında aldığı bir ok yarası ile şehit düşmüştü.
Müellif sayfa 450 de Veda hutbesini anlatırken Resul-i Ekrem’in kaldırdığım ilk faiz Abdullah b. Abbas’ın faizidir demektedir.Bu yanlış bir bilgidir.Doğru olanı ise Abbas b. Abdulmuttalib olacaktı.
Görüldüğü gibi hatalar genelde isimler üzerinedir.Müellif bu konuda oldukça zayıf görünüyor.Acaba mütercimin hatası mı ? ama ben öyle zannediyorum ki müellifin hatasıdır.Aslında daha bir çok eleştirim olacaktı fakat yerimiz dar olduğu için bu kadarla iktifa etmek durumundayız.
06.03.2009

Üstadımız Muhammed Hamidullah’ın bu eseri,Kur’an-ı Kerim tarihi adını taşısa da bu konuda oldukça kısa olduğunu söylemeliyim.Kitap, Kur’an tarihinden çok;dünya genelinde yapılan tercümelerinin bir listesi gibi.
Kitabı çevirenler veya yayınevi neden bir önsöz veya giriş yazısı yazmazlar! Bunu anlamak hakikaten çok zordur.kardeşim kitapla ilgili birkaç kelime yaz. Acaba hangi dilden çevrildi nasıl bir yöntem izlendi vb konularda bir iki satır yazsanız ne olur.
05.03.2009

Üstadımız Muhammed Hamidullah’ın Hindistan Bahawalpur da ki bir üniversitede vermiş olduğu on iki konferansın metnidir.Aslında kitabın ismi ile içeriği pek de mütenasip değildir.Bence yayınevi veya kitaba isim veren her kim ise daha uygun bir isim verebilirdi.Çünkü kitabın İslam’ın doğuşu ile pek bir bağlantısı yoktur.Aslında şöyle isim verilseydi daha uygun olurdu “İslam’ın gelişmesi ve kurumları”

Üstadımız Muhammed Hamidullah,yine engin bilgisi ile bizleri aydınlatmaktadır.Bu kitapta Kur’an’ın tarihi süreç içinde nasıl toplandığı ve çoğaltıldığı,Hadislerin nasıl derlenip yazıya geçirildiği,fıkıh ekollerinin nasıl ortaya çıktığı güzel bir biçimde anlatılmaktadır.İslam da eğitim sistemi Hz. Peygamber ve sahabe döneminde ele alınmaktadır.Ayrıca yine aynı dönemlerde nasıl kanun yapıldığı nasıl yargılama yapıldığı da işlenmektedir.Bu konularda oldukça değerli ve yeni bilgiler sunmaktadır.Yine kitapta devlet idaresi-Hz. Peygamber ve sahabe dönemi-güzel bir şekilde işlenmektedir.Takvim ve milletlerarası hukuk konuları da kısa fakat öz bir biçimde ele alınmaktadır.Zaten üstad Muhammed Hamidullah;İslam devletler hukuku uzmanıdır.Onun bu konudaki verdiği bilgilerde daha ayrıntılı ve daha içeriklidir.

Yalnız burada Üstadımıza bazı eleştirilerimde olacaktır.Kitabın bir çok yerinde Hz. Peygamberin Kur’an da hüküm olmayan konularda Tevrat ve İncil’e uymasının mecburi olduğu söylenmektedir.Bu kapsam da sayfa 235 de şöyle bir pasaj buluyoruz “Peygamber(sav),vahiy yoluyla açıkça tadil veya neshedilmedikleri müddetçe kendisinden önceki Peygamberlerin şeriatlarına uymakla mükellefti.Bu durumda,bir savaşta zafer kazanıldığında düşmanların hepsinin-erkek,kadın,çocuk,yaşlı erkek ve hatta hayvanların-öldürülmesini belirten Tevrat hükmüne uyması bekleniyordu” Böyle bir bekleyişin muhakkak ki Allah tarafından olduğu kesindir.Çünkü sözün bağlamından ancak bu anlaşılabilmektedir.Fakat yukarıda alıntılamış olduğumuz bu vahşet tablosunun,şüphesiz ki tahrif edilmiş olan ve Yahudi inançlarını yansıtan bir hüküm olduğu da gayet açıktır.Yani böylesi bir hüküm ancak Yahudi milletinden sudur edebilir.Bunu anlamak için Yahudi dinini biraz tanımak yeterli olacaktır.Dolayısı ile böyle bir hükmün Allah’a atfedilmesini hiç de uygun bulmuyorum.

Üstadımız Muhammed Hamidullah’a ikinci bir eleştirimde sayfa 115 de bulunuyor.Burada Muaviye ile alakalı bir pasaj bulunuyor.Pasaj şöyledir “Biraz istikrar vücuda getirmek ve rejimi iç savaştan korumak isteyen Muaviye,oğlunu hükümdar yapmak için değil Ümmet’in menfaatlerini korumak için hükümdarlık nizamını uygulamaya soktu” Üstad bu sonuca nasıl varmıştır.! Doğrusu ben buna hayret etmekteyim.Az biraz tarih bilgisi bulunan bir insanın bu sonuca ulaşması oldukça zordur.Muaviye gibi bir canavarı Ümmet’in ali menfaatlerini düşünmesini düşünmek ne ile izah edilebilir.! Sorulmaz mı ki;madem bu kadar düşünceli bir insandı da neden bir vali iken isyan etmiş ve binlerce Müslüman’ın kanının akmasına sebep olmuştur.
28.02.2009

Değerli hocamız Mustafa İslamoğlu’nun yine çok değerli bir eseri ile karşı karşıyayız.Mustafa hocanın daha önce bir çok kitabını okudum.Yahudileşme temayülü,vahhabilik,İmamlar ve sultanlar,İslami hareketler ve kıyamlar tarihi bunlardan bazıları.Şimdi ise Mustafa hocanın “Üç Muhammed “ adlı eserini okumuş ve bitirmiş bulunuyorum.Hakikatten çok emek sarf edilerek ve üzerinde uzun,uzun düşünülerek kaleme alınmış bir çalışma olduğu belli oluyor.Ben bu kitaptan çok istifade ettim ve Rasulullah’ı (s.a.v) doğru anlamak isteyenlere de okumalarını tavsiye ederim.

Kitap,Rasulullah’ı üç kategoride ele alıyor.Daha doğrusu onu üç kategoride ele alanların bir tahlili yapıyor.Zaten Mustafa hoca bu metodu sürekli kullanan bir insandır.Mesela bir ara vakit gazetesinde ve Cuma hutbelerinde de “üç üstat” başlığı altında Bediüzzaman said Nursi’yi ele almıştı.Mustafa hoca burada hangi üstat ? sorusunu soruyordu.Yerin dibine sokulan mı ? Tam tersi göklere çıkarılan mı? Yoksa adı geçenin gerçek kimliği ve kişiliği mi? İşte bu kitapta da buna benzer bir şekilde Rasulullah’ı aşırı yücelten bir grup ve bunun tam zıddı olan aşırı indirgemeci bir grubun peygamber tasavvurlarını ortaya döküp eleştiriyor.Ve en sonunda da olması gerekeni yani Kur’an’ ın tanıtmış olduğu peygamberi gözler önüne seriyor.Bunu yaparken de sadece Kur’an-ı Kerim den deliller almıyor.Sahih hadis ve tarih kaynaklarından da yararlanıyor.Aslında uzun lafın kısası kitabın ismi her şeyi ortaya koyuyor “Üç Muhammed-iki tasavvur bir gerçek”

Burada benim Mustafa hocaya bir eleştirim olacaktır.Yalnız benim bu eleştirim bir düşmanlığın ürünü değil de onu seven bir insanın eleştirisidir.Zaten Mustafa hoca bunu sürekli yapmaktadır.Onun en beğenmediğim huyu da budur.
Hocamız indirgemeci peygamber tasavvuru bölümünde Gulam Ahmet Perviz örneğini anlatırken (sayfa 186) onun ve onun gibi düşünen insanları “Müslüman aydın” olarak nitelemektedir.Hoca bunu sürekli yapmaktadır.Sadece kurancılar akımı değil başta tarikat çevreleri ve Şiiler içinde aynı üslubu kullanmaktadır.Tamam hocamıza bazı konularda katılabiliriz.Müslümanların bölünmemesi için gayret sarf etmektedir,bu konuda bazı korkuları vardır,bunlara belli bir noktaya kadar katılmak mümkün.Fakat hoca bu konuda çok aşırı gitmektedir.Aman kimse dışarıda kalmasın diye bir çok şeye göz yummaktadır.Bütün İslami yorumlara çok soft bir biçimde yaklaşmaktadır.Oysa aynı çevreler hocayı sürekli eleştirmekte ve onu tekfir etmektedirler.Mesela bu son zamanlarda Cübbeli nam şahsiyet hocayı çok rencide etmektedir.Onu alenen tekfir etmekte ve onu kimsenin dinlememesi gerektiğini söylemektedir.Hoca ise hala ısrarla adamın iyi bir adam olduğunu söylüyor.Pes vallahi bu kadar olur…
Hocam sen bırak ümmetin birliği meselesini,ümmeti bir yapacağım diye didinip duruyorsun.Sen gerçek Müslümanlara bak.Onlarla yoluna devam et,şüphesiz ki;sen doğru bir yoldasın.Ümmet bölünmesin diye sapıklara,şaşırmışlara sahip çıkma,yarın huzur-i ilahide bunun hesabını veremezsin.vesselem..
22.02.2009

Üstadımız Muhammed Hamidullah’ın bir çok kitabını okudum.Fakat bu kitap,okuduğum diğer kitaplarından oldukça farklı bir çalışmadır.Deyim yerindeyse üstadı bu kitapta tanıyamadım diyebilirim.Birçok farklı tespitinin yanında tasavvufa olan bakışı da çok dikkat çekicidir.Mesela üstadın “İslam Peygamberi” adlı eseri ile bu eseri arasında dağlar kadar fark vardır.”İslam Peygamberi” adlı eserinde metafizik konulara hiç yer verilmezken bu eserde oldukça fazla kullanıldığını müşahede ediyoruz.Bunun sebebi ne olabilir.? Acaba bunun sebebi Üstadın Hz. Peygamberin mucizelerini kitaplarında işlemeyişinden dolayı aldığı tepkiler olabilir mi ? Üstad bu konularda çok eleştiriliyordu ki hala da öyledir.Belki de onu bu konuda eleştirenlere karşı yazılmış olabilir.Ama üstad bu konuya bir çok eserinde değinip gerekli ve mantıklı açıklamaları da yapmış bulunuyor.

Eserin ismine baktığınız da;onun klasik bir siret kitabı olduğunu düşünebilirsiniz.Fakat gerçek böyle değildir.Üstad bu eserinde Hz. Peygamberin hayatını ince detaylarıyla anlatmak yerine daha farklı bir yol takip etmiştir.Aslında günümüzde doğru olan da budur.Hz. Peygamberi hayatının her dönemi ile anlatan eserler oldukça fazladır.Fakat bu eser gibi onun yaşadığı ortamı sosyal,siyasal,askeri,kültürel ve dini çevresi ile ele alan eserler ise pek nadirdir.Bu aslında bir çeşit ”nebevi hareket metodu” dur.
Üstad kitabında hiç kaynak kullanmamıştır.Kitabın sonunda ise herhangi bir kaynakça yoktur.Kitapta dipnot da hiç yoktur diyebiliriz.Bazı kaynaklara metin içerisinde atıflar vardır fakat bu da son derece kısıtlıdır.Üstad kitabında hiç haber kritiği yapmamıştır.Verdiği tüm bilgileri hiçbir eleştiri süzgecinden geçirmeden olduğu gibi nakletmiştir.Aslında bu durum Muhammed Hamidullah gibi bir isim için hiç de normal değildir.Onun kitaplarını okuyanlar ne demek istediğimi gayet rahat anlarlar.

Başta da söylemiş olduğum gibi ben bu kitabı üstada hiç yakıştıramadım.Kitapta tabiî ki bir çok değerli bilgi bulunmaktadır fakat bazı konular var ki yenilir yutulur cinsten değildir.Mesela üstadın sahih diye nakletmiş olduğu bir hadis vardır ki;uydurma olduğunu bir çok muhaddis söylemektedir.Ve bu hadis mana olarak vahdet-i vucud nazariyesini destekleyen bir mahiyete sahiptir.
Her ne kadar üstad gibi değerli bir alimi eleştiriyorsam da bu tamamen iyi niyetimden kaynaklanmaktadır.Yoksa üstada her hangi bir düşmanlığım söz konusu değildir.Bilakis kendisini çok severim ve istifade ederim.Allah mekanını cennet eylesin.