E-Dergi

Yazar, motovisyon araçlarını oldukça ustalıkla işlemiş. Kitaptaki bir bölüm ise oldukça dikkat çekici.
"İnsanın yapısı, acıdan kaçınmaya, zevke ulaşmaya proğramlıdır. Yapılan her eylem bu iki kriter ile açıklaklanabilir. Ancak acıdan kaçınmak dürtüsü, zevke ulaşma dürtüsünden daha ağır basar. Psikolojik acı ise, fiziki acıdan daha ağır basanıdır." Evet şöyle bir düşününce, yazar gerçekten de haklı görünüyor.

Bu kitabı okurken öncelikle ilk 100 sayfasına sabretmesini bilmek gerek. Bu sabır karşılığında ise, sonrasında kolay kolay elinizden bırakamayacağınız bir 500 sayfa ile karşılacaksınız. Heran beklenmeyen olaylarla karşılaşan okuyucu kitabı elinden bırakmakta zorlanıyor. Yazar, romanında büyük bir ustalıkla, hem Ortaçağ Avrupa tarihini, hem polisiye kurguları, hem Katolik kültürü mükemmel bir ölçüde harmanlayıp okuyucuya sunuyor.

Kitapta okuyacaklarınız, Mondros Mütarekesi sonrasında Osman'lıdan ilgi çekici bir kesit. Yazar gayet kapsamlı bir tarama ile bu eseri meydana gerirmiş. Bir ulusun bitkinliğini ve yılgınlığını hayretler içinde okuyacaksınız. Mütareke sonrası çetelerin, kaçakların kol gezdiği bir ortam haline gelen Bursa'yı buradan tüm detaylarıyla izlemek mümkün.

Kitap, asıl olarak 1493'de Papalık tahtina oturan 6.Alexandre'nin entrikalarını, cinayetlerini, komplolarını anlatıyor. Bu kitap ile sadece bir roman okumuş değil aynı zamanda 1500'lü yılların Avrupasını, Kiliseler dünyasını da yakından tanımış oluyor okuyucu. Papa 6. Alexandre'nin marifetleri inanılacak gibi değil.
Kitap, bu arada bir parça Osmanlı tarihini de içeriyor. Fatih S.M., yaptığı Kanunname ile, tahtı ilk ele geçiren hanedan üyesinin, diğer kardeşlerini öldürebileceği hükmünü getirince, Fatih'in ölümü ile, çocukları Beyazıt ile Cem taht kapma yarışında amansız bir bir savaşa girişmişlerdi. Savaşı kaybeden Cem Vatikan'a giderek Papaya sığınmıştı. İşte Papa 6. Alexandre'nin Cem'i misafir edişi de romanın konuları arasında bulunuyor.
Kitabın dili de son derece akıcı ve kolay kolay elden düşürülemeyecek bir uslupta devam ediyor. Okunması önemle tavsiye edilir.

Davut Dursun'dan, 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerini anlatan kitaplarında olduğu gibi, yine muhteşem bir yakın tarih belgeseli.
Kitapta, 27 Mayıs'tan sonra 12 Mart Darbesine giden süreci gayet açık ve anlaşılır bir dil ile görebiliyoruz. Kitabın ilk bölümü yazarın incelemelerini kapsarken, ikinci bölümü ise dönemin kahramanları ile yapılan röportajları konu ediniyor.
1969 seçimlerinde AP, tek başına hükümeti kuracak oyu alınca ortam gerilmişti. Bir kaç hafta sonra kurulan Devrim dergisi de orduyu ihtilale teşvik etmeye başlamış, ancak ordu içinde dengelerin aniden değişmesi üzerine ordu, 12 Mart'ta yapılan darbe ile ilk önce kendisini darbeye teşvik eden Devrim Dergisi yazarlarını ezmişti.
Soluk soluğa okunacak bir darbe belgeseli.