Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

Namık ÖZGEÇİT Tarafından Yapılan Yorumlar

17.12.2006

1920’li yıllarda Türkçülük akımının öncülerinden olan Ziya Gökalp tarafından kaleme alınmış,Türkiye Cumhuriyeti’nin Ulusal Politikasına rehber olacak nitelikte bir eser. Kitabın can alıcı noktaları olarak değerlendirdiğim birkaç cümleyi yazmak istiyorum.
Ancak o yıllarda yazılmış ve kabul görmüş bu düşüncelerin, bugün ne derece uygulamaya konmuş olduğunu sizin yorumunuza bırakıyorum:
‘’Bugün harsça (kültürel olarak) birleşmesi kolay olan Türkler, bilhassa Oğuz Türkleri yani Türkmenlerdir. Türkiye Türkleri gibi, Azerbaycan, İran, Harezm ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz ailesine mensupturlar. Türkçülükteki yakın mefkuremiz ‘’Oğuz İttihadı’’ veya ‘’Türkmen ittihadı’’ olmalıdır. Bu ittihattan (birleşmeden) maksat nedir? Siyasi bir ittihat mı? Şimdilik Hayır! İstikbal hakkında bu günden bir hüküm veremeyiz. Fakat, bu günkü mefkuremiz, Oğuzların yalnızca harsça (kültürel) birleşmesidir. .....Türkçülüğün uzak mefkuresi ise ‘’Turan’’dır......Türkçülerin uzak mefkuresi; (Turan) namı altında Oğuzları, Tatarları, Kırgızları, Özbekleri, Yakutları lisanda, edebiyatta, harsta (kültürde) birleştirmektir.’’
15.12.2006

Erol Mütercimler, kitabında; Taktik, Strateji, Politika, Jeopolitik, Askeri Strateji, Doktrin gibi birbirine yakın ve çoğu zaman birbirinin yerine kullanılan kavramları açıklamış. Ancak bu açıklamalar, her ne kadar araya serpiştirilmiş olan okuma parçaları ve örnek olaylarla ile somutlaştırılmaya çalışılmışsa da, kavram düzeyinde kaldığı için, kitap bir üniversite ders kitabı niteliğinde kalmış. Yine de yazarı – askeri bir geçmişe sahip olmasının etkisi de olsa gerek – bu konuda bir kaynak eser meydana getirmiş olmasından dolayı kutlamak gerek. Çünkü yazarın da belirttiği gibi tarihimizde stratejik öngörüye sahip, devlet adamımız çok az. Bunun sebebini stratejik kültürümüzün olmamasına bağlıyorum.
Günümüzde ise, kendisine stratejist diyen (ki yazara göre doğrusu stratej’dir.) bir çok kişi Özel TV kanallarında boy gösteriyor, uluslararası ilişkiler konusunda yorumlar yapıyor, halkımızı yönlendiriyor. Bizler de seyrediyoruz. Ancak bu işi gerçekten araştırarak ve bilimsel verilere dayandırarak yapan kaç kişi var?
Yanlış bir yaklaşım tarzı da, bu kavramların, askeri kavramlar olarak algılanmasıdır. Ancak etki odaklı harekat kavramı, bize bunun tam aksini ifade ediyor.
Millet olarak daha büyük ve daha ileriye yönelik düşüncelere sahip olmayı öğrenmemiz lazım. Bu kitap iyi bir güzel bir başlangıç noktası…
14.12.2006

Melekler ve Şeytanlar, tam bir Don Brown klasiği. Bilimsel gerçekleri, efsaneleri, dini motifleri ve mimariyi öyle güzel harmanlayıp, mantıklı hale getirip sunmuş ki, insan hikayenin bir kurgu olduğunu bilmesine rağmen, gerçek yaşamda her an karşısına çıkabilecek bir gerçek olarak algılayabiliyor. Verdiği bilgiler, öğreticiliğinin yanında kurgunun inandırıcılığı da arttırıyor. Üstelik tüm bunlar, bir polisiye maceranın içine sığdırılıyor. Bilindiği üzere; Dan Brown, ‘’Da Vinci Şifresi’’ni, ‘’Melekler ve Şeytanlar’’’dan sonra yazmıştı. Her ne kadar ‘’Da Vinci Şifresi’’ ile zirve yaptıysa da, ben bu hikayenin çok daha iyi olduğu kanaatindeyim. Bir yandan Roma sokaklarında koşuşturmaca heyecanını yaşarken, bir yandan da bir sonraki cinayetin nerede işleneceğini anlamak için zihninizi yoruyorsunuz. Ama bu kitabı okumadan önce Da Vinci Şifresini okuduysanız, benzerlikler sizi biraz sıkabilir.
13.12.2006

Dijital Kale, Dan Brown’ın okuduğum ilk kitabıydı. Ama şimdi diğer kitaplarının yanında çok büyük bir çekiciliği olmadığını düşünüyorum. Hikaye orijinal ve gerçeğe çok uygun, karakterlerin sayısı fazla olmadığı için sonuna doğru, suçlunun kim olduğunu tahmin edebiliyorsunuz. Şifrenin bulunması ve son saniyelerde girilmesi de çok klasik. İnsanı heyecanlandırmıyor. Don Brown’ı daha önce hiç okumadıysanız tavsiye ederim ama diğer kitaplarını okuyup, beğenerek Dijital Kale’yi okumak isteyen varsa, memnun olacağını zannetmiyorum.
13.12.2006

Kitap, Em. Tuğgeneral Nejat Eslen’in çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış makalelerinden oluşturulmuş bir derleme olmasına rağmen, tam bir bütünlük oluşturuyor. Strateji ve jeopolitik kavramları tarih içinde gelişimini inceleyen yazılardan sonra, jeostratejik öngörü ve önerileri içeren makaleler geliyor. Yazar, Türkiye’nin jeopolitik durumunu; jeopolitik teorilerin ışığı altında inceledikten sonra, Türkiye’nin atması gereken adımları sıralıyor. Jeopolitik ve jeostratejik verilerin bize gösterdiği istikametin; Kafkasya’da Azerbaycan, Ortaasya’da Özbekistan olduğunu ve bu ülkelerdeki dış güçlerin etkinliklerinin azaltılması veya dengelenmesi gerektiğini ifade ediyor ki kendisine kesinlikle katılıyorum. Ancak Yazarın ‘’ Türkiye, AB üyeliği için enerjisinin çoğunu harcadığı için, güvenlik ve refah çıkarlarını geliştirmek amacıyla yakın çevresinde etkili jeostratejik girişimlerde ve açılımlarda bulunamadığı’’ şeklindeki değerlendirmesine katılmıyorum. Bu ifade; Türkiye’nin, AB üyeliği hedefinden vazgeçmesi gerekir anlamına geliyor ki, bence son derece yanlıştır. Türkiye’nin her iki tarafta da mücadele edecek zamanı da vardır, enerjisi de. Eğer bu iki mücadeleyi birden yürütemeyeceksek, kendimize ‘’bölgesel bir güç olma’’ gibi hedefler belirlemeyelim.
Kitapta; AB, Kıbrıs, Irak gibi konulardaki değerlendirmeler yanında; Küresel ısınma, Küreselleşen yoksulluk, Nanoteknoloji, Kitle imha silahları gibi konular ve bunların Türkiye’nin Güvenliğine olası etkileri de inceleniyor. İçeriği son derece dolu bir kitap.