Aşk,kişiliğin harcıdır;acıyla başlar ve çoğu kez acı çekerek o ilişkiyi tüketirsiniz.Yaralanır ve yaralarsınız.Bazen sevginiz mağlup gelir.Yenilmesini de bilmektir aşk…
Aşk tenhalığı severken,metropol aşkları merkezi caddelerde,cafe’lerde,barlarda kümeleniyor;herkes birbirinin vitrini…
Barların loş ışıkları arasında gecenin ilerleyen saatlerinde alkol ve parfüm kokusunun baş döndürücülüğü refakatinde fısıldanan sevgi sözcükleri,sadece cinselliği kışkırtıyor.Sonra sevgisiz,dağınık,terli yataklardan geriye tanımsız bir öfke ve bir yalnızlık duygusu kalıyor…
Rousseau,”Gerçek aşk bağlılıkların en temizidir” diyor;şimdi görülmekte ki, aşk adına toplumumuzda nice kirlilikler yaşanıyor.Aşk,her gün mevzi kaybederek biraz daha ihanete uğruyor.
Gerçek aşkın, Leyla’nın kendisine de gereksini mi yoktur aslında;herkes kendi sevgisini sever ya da aşk:Tek kişiliktir!
Ve en haklı aşk,alkışsız sürebilendir….