İnsanın zaman denilen yeryüzünün en ağır yükünü tek başına omuzlaması en zor olanıdır.Bunun için insanın her çabasının altında,yalnız kalmaktan kaçış vardır.Yalnız kalmaya dayanabilmenin tek çaresi,insanın kendi içinde ikinci bir kendini yaratmasıdır.Bunu başaran,yalnızlığı yenmiştir.Kendi içinde kendini yaratmak bir üst biçimdir,belli bir birikim gerektirir.Bu bir anlamda Freud’un ” üst-ben ”i, Nietzsche’nin Tanrı’nın boşluğunu dolduran ”üst insanı”dır.Bu bir diğer anlamda,kendi kendine yeterliliktir.Bir bireyselliktir.
Böyle bir durumda,başka bir ifadeyle insanlığın on binlerce yılda,imbiklerden süzerek biriktirdiği ortak değerler demek olan,insanın kendi vicdanından hep bir kaçışı vardır.Topluluk içinde yaşarken insanlar,hep toplumun kendilerine verdiği rolü oynarlar.Her oyun gibi,bu oyun da doyumsuz zevk verir.Hiç kimsenin gerçek kimliklerine dönmek hoşlarına gitmez.Kendi kendisiyle baş başa kalan,düşünce ve davranışlarını sorgulayan biri için rol bitmiştir.Bir davanın bütün unsurlarını tek başına temsil etmek,yerine göre davacı,yerine göre davalı,bazen savcı,bazen avukat,bazen tanık olmak bütün bunlardan sonra bir yargıya varmak ve bütün bunları rolsüz ve yalansız yapmak zorunda bırakan bir vicdanın hakimliği…Böyle bir hesaplaşmadan bazılarının ruhsal dengelerini bozarak çıkmalarını yadırgamamak gerekir.
Alışkanlıklarından kurtulmak,iyi ya da kötü, yararlı ya da zararlı olsun zor bir şeydi.Alışkanlıkları bir bağımlılık haline dönüştürmek,insana özgü gibi görünüyor.Bunun nedeni,sonunu önceden bildiği bir dünyadan hep kaçmak istemesi gibi geliyor.Kaçınılmaz bir sonu önceden biliyor olmak,beyninin onun başına sardığı en büyük talihsizlik olmalı.Gerçekten bakıldığında, çok zor bırakılan bağımlılık uyuşturucu olarak gösteriliyor.Ama sigarayı,alkolü bırakmak,kumardan vazgeçmek,oburluğun önüne geçmek,hatta tatlı,acı ve belli cins yemek ve beslenme alışkanlıkları bazen uyuşturucudan farksız sonuçlar doğurabiliyor.
Birde üst yapıda olan bağımlılıklar var.Gelenek ve görenekler,örf ve adetler,dinsel inançlar hatta ideolojiler,öyle betonlaşmış beyinler yaratıyor ki bunların saplantılarından kurtulmak uyuşturucudan kurtulmaktan daha zor.Günümüzde canlı örnekleri yanında tarih bunların sayısız örnekleriyle doluydu.Bugün bize saçma gelen düşünceler uğruna,milyonlarca insan gözünü kırpmadan ölüme koşmuştu.Bugün uğrunda öldüğümüz vatan millet,sınır,din,ideoloji kavramları da bir zaman gelip saçma görülebilecekti.
İnsan öyle garip bir yaratık ki her türlü saçma davranışa bir gerekçe bulmak zorundadır.Bunu yapamadığı zaman,ona hiçbir zaman huzur yoktur.Bir hırsızın,bir katilin,bir orospunun kendince gerekçeleri vardır.İnsanların bu temel özelliği,düşünce ve inançları için de geçerlidir.Kafasındaki sorulara çareler bulamadığı zaman ya da bulacak bir kapasitesi olmadığı zaman,yaptıklarını eleştiremeyeceği kadar erişilmez bir güce işi havale ederek rahatlayacaktır.
HÜSEYİN YAVUZ
Hüseyin Yavuz;hapse atılarak elinden alınan özgürlüğünü, düşünerek yarattığı dünya da dilediğince yaşıyordu.Düşüncelerinden oluşan bu dünya onu demir parmaklıkların arkasına atan zihniyetin inadına; alabildiğe genişti.
Hüseyin Yavuz;hapishane de yaşadıklarını ve kendisinin yaratmış olduğu dünyayı bu kitabında bizlerle paylaşıyor.Okumanızı tavsiye ederim.