E-Dergi

Artık çocuklukta çekilen acıları yazıp romanlaştırmak moda oldu. Sürükleyici bir anlatım ama bence çerezlik bir roman.

Ufak tefek belkide stres deyip geçebilecek problemlerine çare bulmak için bir doktora gitmeye karar veren ve gittikçe büyüyen psikolojik rahatsızlıklara sahip olan ,aslında çoktan seçilmiş ve psikoloğun oyununda rolleri hazır insanlar.
Zekasını insanlara hükmetmek için acımasızca kullanan , ne kadar kötü adam olsada hayran olmamak mümkün olmayan bir psikolog. Dean Koontz’un bu güne kadar en beğendiğim romanı. Son sayfasına kadar heyecanla okunabildiği gibi kitap bittiğinde psikoloji ile ilgili ne kadar çok şey öğrendiğinizi anlıyorsunuz.

Yüzyılın korku öyküleri. Edgar Allan Poe’den, Stephen King’e, H.P.Lovecraft’a kadar 33 usta hayranlık uyandırıcı öyküleri ve özgeçmişleri . Gerilim türünden hoşlananların mutlaka kütüphanesinde Korku Öyküleri Antolojisi bulunmalı.

Kitaba başladığımda sıradan bir polisiye roman okuduğumu düşündüm ve tavsiye eden arkadaşıma da kızdım. O müthiş gerilim bu romandan mı çıkacaktı, o klasik asi polisler, onlara hayran küçük asi polisler.
Gerçekten de sonuna kadar nefes nefese okuyabileceğiniz klasik bir gerilim. Klasik. Kuzuların sessizliğinden bu yana yazılmış en iyi gerilim romanı” diyor kitap arkasında, aslında daha çok yazar Kuzuların Sessizliğinden fazlasıyla etkilenmiş diyebiliriz.

Hayır öyle çocuğuna etmediğini bırakmayan canavar ruhlu bir anne değil aksine melek gibi bir anne Melek hanım. Oğlu da kendisine pek düşkün ta ki bir gün annesini aşığıyla yakalayıncaya ve annesi o gün intihar edinceye kadar. Sezgin Kaymaz’ın diğer romanlarında hıçkırarak ağlayıp beş dakika sonra katıla katıla gülecek duruma gelmiştim. “Geber Anne” yine tebessümü ve gözyaşını getirdiysede o kadar da uçlarda değildi. Ama daha çok aklımı karıştırdı diyebilirim. Annenin masum olduğunu kitabın sonunda çok garip bir şekilde öğrendiysemde çözemediğim çok şey kaldı. Sezgin Kaymaz’ın diğer romanlarının da insanı şaşırtmakta üstüne yok ama onlarda hiç olmazsa kitap bittiğinde soru işaretleri de kalkmış oluyordu.