E-Dergi

Bu güne kadar alışmış olduğunuz bütün teknolojiyi bir kenara bırakıp çölde bir avuç yerli ile yaşamak, onların tertemiz dünyasında misafir olmak, konuşmadan anlaşmak ve konuşmanın şart olmadığını , onları, “yerli”leri tanıyıp aslında bizden ne kadarda ileride olduklarını çünkü ilerlemek için bizler gibi kendi özlerini bir kenara atmadıklarını anlamak.
Sahip olduğumuzun ne yazıkki farkında olmadığımız güzelliklerimizi anlamak için çölde yabani bir hayat sürmemiz gerekiyorsa yine de ben yokum. Çünkü bizlere bahşedilen güzellikleri yüreğinde hissetmek için o yabanıl hayatı yaşamayı göze alan insanda o “yürek” zaten vardır. Uzaklaşmasına gerek yok. Ve bizler bu kitaptan bir ders çıkarıp yüreğimize kavuşmaya çalışırsak ne ala. Yoksa yine filimlerdeki acılara gözyaşı dökerken yanımızdaki insanın gözlerinin rengini bile bilemeyeceğiz.

Lucky her görenin önce kurtulmaya çalıştığı daha sonra evladından ayırmadığı bir doberman. Sezgin Kaymaz her romanında yaptığı gibi Lucky’de ne gözyaşlarından ne de kahkahadan ayırmıyor. Birbirinden farklı yaşamlar Lucky’nin etrafında birleşirken siz de kendinizi bu dünyanın içinde buluveriyorsunuz. Allah razı olsun hiç bırakmadığı sade diliyle Sezgin Kaymaz yine büyülemeye devam ediyor.

Sezgin Kaymaz akıcı diliyle ve hemen yanı başımızda yaşanabilecek olayları o kadar güzel anlatıyor ki okurken içinde kendinizi bulmamanız mümkün değil.
Kaptanın Teknesi herhangi bir yerde karşınıza çıkabilecek iki kız arkadaşın öyküsü. Konuşmaları, şakalaşmaları ve hayatları o kadar gerçek ki.
Bir anda karşılarına çıkan her yönden kusursuz bir adam. Kusursuz bir azrail. Ve tuhaf olayların başlangıcı. Gerçekten şaşırtıcı bir son.
Bütün kitap boyunca gülümsemekten hatta bazen kahkaha atmaktan geri kalamıyorsanız da gözyaşlarınızı tutamayacağınız bir son.
Sezgin Kaymaz bence son yıllarda kazandığımız en büyük yazar ve yeterince tanınmadığına inanıyorum. Ne yazık ki şimdiye kadar dört kitap yazdı ve ben dört kitabı dört günde bitirdim. Herkesin Kaptanın Teknesi’ni ve diğer romanlarını mutlaka okuması gerektiğine inanıyorum.

Yeni taşındığınız bir ev. Perili! Ne kötü. Ama böyle periye can kurban, sizin için yapmadığı güzellik kalmıyor, krallara layık sofralardan tutun da ütünüze, çamaşırınıza kadar. Garip olan ev değil sadece mahalle de bir garip. Perili mahalle olacak değil ya.
Kitabı elinize aldığınızda bırakmanız mümkün değil. Evdeki periden tutun da mahallenin filozof esnafına kadar herşey “neler oluyor” dedirtiyor. Sezgin Kaymaz her kitabında yaptığı gibi sonunda şaşkınlıktan ağzınızı bir karış açık bırakıyor.

Atatürk hakkında bir Türk olarak ne kadar çok şey bilmek istesek ve bilmeliysekte ne yazık ki tarih kitaplarından özel yaşamına dair;1881-1938 ve küçükken kargaları kovaladığı dışında bir bilgi edinemiyoruz.
Evet Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, O ulu önder ve bağımsızlığımızı ona borçluyuz. Peki başka ne biliyoruz.
“Gazi ve Latife”yi okuduğunuzda Atatürk’ün evliliği’nin ötesinde kızan ve kızdıran, mutlu olan, mutlu eden, kalp kıran, aşık olan... devlet işleri için, milleti için kendi özel hayatını hiçe sayan, onu seven kadınlara karşı bazen aşırı umursamaz, bazense aşırı sabırlı olan...Ve o kadınları; Fikriye’yi ve Latife’yi.. Fikriye’nin uysallığını , Latife’nin hırsını.. kısacası O’nun bütün o Ulu niteliklerinin yanında herşeyden önce bir insan olduğunu öğrenecek, O’nu daha yakından tanıma olanağı bulacaksınız.