E-Dergi

Kitabı eşim alıp okudu, hatta imzalatmak için yazarının söyleşisine bile katıldı. Bu yılın ilk romanı olarak da okuyayım dedim, üç gün içinde de bitirdim. Yazar, kitabının sonunda yapılan kısa söyleşide kitabını 12 yılda tamamladığını söylüyor, ilk ve tek kitabı olan yazar bana göre tam 12'den vurmuş. Romanın baş kahramanı Ömer şahsında İstanbul'u, İstanbul'da yaşayan ama bodrum katlarda yaşamak zorunda kaldığı için İstanbul'u yaşayamayan insan hikayelerini yer yer duygusallığın ve hüznün sınırlarını zorlayarak anlatıyor. Edebi ve insan psikolojine ait ifadeler, tahliller çok güzel. Son yıllarda okuduğum en iyi romanlardan biri. Roman sevenler kaçırmasın derim. Bu kitabın çoktan ikinci ve birçok baskı yapması gerekirdi, ama popüler olmak zaman istiyor demek ki. Yazarın ikinci kitabını sabırsızlıkla bekliyorum.

Yazar kitabında bir sinema filmi tadında konuyu işlemiş. Bir solukta okudum, çok beğendim. Yazarın daha önce iki kitabını okumuş ve beğenmiştim. Hollywood'u, ABD tarihi ve sömürgeciliği ile ilişkisini, bugüne kadar seyrettiğiniz filmlerin nostaljik bir analizini okumak isterseniz kaçırmayın derim. Büyük bir emek mahsulü ve konunun hakkını gerçekten vermiş.

'Kürt solu ve kuşakların dönüşümü'nü ele alan "Kürt sekülerleşmesi" kitabını çok beğendim, zevkle okudum, zira çok emek verilmiş, çarpıcı ve dikkate değer analizler yapılmış, adeta okuyanını muhasebeye davet edip düşündürtüyor. 1920'lerde Türk modernleşme ve sekülerleşmesi Atatürk ile başlamıştı, gecikmiş bir milliyetçilik olarak Kürt modernleşme ve sekülerleşmesinin de özellikle 1980'lerde başladığını ve Kürt milliyetçi solunun da Öcalan ile bu süreci yaşadığını kitapta gözlemleyebiliyorsunuz. Kitapta Kürt kelimesinin yerine Türk kelimesini koyun alın size bir ülkedeki iki etnik gruptaki modernleşme, uluslaşma ve sekülerleşme hikayesi. Diyarbakır merkezli araştırma/çalışmada, kuşaklar arası değişim, milliyet, din, gelenek, giyim kuşam, gündelik yaşam, kadın ve cinsiyet, tepkisellik ve daha bir çok konu oldukça ayrıntılı irdelenmiş. Konuya ilgi ve merakı olanların mutlaka okumalarını öneririm.

Yazarın daha önce Dokuzuncu Hariciye Koğuşu ve Yalnızız adlı romanlarını okumuştum. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu hâlâ favorimdir, belki de ortaokul yıllarında Türkçe hocamız yarıyıl sonu tatil ödevi olarak verip okuduğum için de olabilir. Fatih - Harbiye temsili üzerinden Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi devlet ve toplumdaki fikir ayrılığının İstanbul'daki iki semt ve kadın erkek ilişkisi üzerinden işlenmesi gayet güzel ve etkileyici idi. Edebiyat diliyle bu konu herhalde bu kadar anlatılabilirdi. Peyami Safa iyi bir yazar ve Fatih Harbiye iyi bir roman. Hâlâ okumamış olan varsa alıp okusun derim.

Kitabı son kitap siparişimde kitapyurdu sitesi en çok satanlar kısmında görüp merak edip aldım. 122. Basım imiş. Yazarın kendisi yahudi bir psikiyatr. Kitabı işgal edilmiş Filistin (itrail)'de dört yılı aşkın çok satan kitaplar arasında yer almış. Kitapta siyonist yahudileri rahatsız edecek tek cümle yok, hatta 1880'li yıllarda Avrupa'daki yahudi karşıtlığını eleştiren cümleler var. Felsefeci Nietzshe dışında kurgusal romanın kişileri arasında yahudi psikiyatr Freud ve Dr. Breuer de var. Roman boyunca Dr. Breuer ve Nietzsche'nin konuşmaları ve birbirlerine psikolojik tedavi uygulama hikayesi var. Felsefe ve psikiyatri meraklıları okuyabilir. Evet kitabı sıkılmadan iki haftada okudum ama tavsiye ettiğimi söyleyemem.