Toplam yorum: 3.081.885
Bu ayki yorum: 1.565

E-Dergi

nehl Tarafından Yapılan Yorumlar

29.12.2007

ruhsal sıkıntıları çevreleyen bütün bastırıcı söylemler eninde sonunda bireyin içine düştüğü patolojilerin şiddetiyle sınırlanır. Tıpkı Haldun’un durumunda olduğu gibi. Bütün yaşadıklarının ve ortaya dökülen sırların ardından kendisi hakkında öğrendiği “doğrular”, ne yazık ki, bir aydınlanma anına sıçramasına yetmeyecek ve Haldun romanın sonunda başlangıçtaki “uyanış”ından daha da travmatik bir halde geri dönecektir
29.12.2007

Türklerle Ermeniler arasında gerçek, içten, samimi bir diyalog, bir ilişki yok. Ermeni bir kişiyle ilişkisi olan bir Türk, karşısındaki insanın Ermeni olmaktan dolayı çektiği acıları pek anlamak istemiyor. Her Ermeninin geçmişinde büyük acılar olduğunu düşünmek istemiyor. Kısacası, Ermeniyi kendine benzeterek kabul ediyor. Oysa gerçek dostluklar karşındaki insanın farklılığına, başkalığına içten saygı duyarak ve bu farklılıkları anlamaya çalışarak gelişebilir
29.12.2007

Hikayenin başlangıcındaki Poe ve Doyle etkileri ilerleyen sayfalarda azalırken Fransız melodramlarının rüzgarları esmeye başlayacaktır: Aslında Mathilde ölmeyip ağır yaralanmıştır. Sonunda iyileşir ama bu kez de kendisini vuranın kimliğini açıklamaya yanaşmaz. Ortada gizlenen sırlar, ucu Rouletabille’yi de etkileyecek trajik bir gönül ilişkisi vardır. Bu noktadan sonra sarı odanın gizemi falan kalmaz. Yazar okuyucuyu şaşırtacak entrika ve rastlantılar uğruna polisiye kurguyu feda etmiştir. Ancak bunun o dönemin beğenisine uygun bir tercih olduğunu, Fransız polisiyelerinin –mesela Rokambol ya da Arsene Lupin maceralarının- İngiliz polisiyelerinden farklı bir seyir izlediğini dikkate almak gerekir.

29.12.2007

Son yıllarda romana ilginin ne ölçüde arttığını hepimiz biliyoruz. Ancak bu büyük seferberlik içerisinde aslan payını "star" sisteminin "sıradan" ürünleri alırken pek çok iyi yazar ve iyi roman yeterince tartışılmıyor. Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın ve içinde yaşadığımız zamanı fantastik bir dünyada yorumlayan romanlarıyla Tayfun Pirselimoğlu da hak ettiği ilgiyi bulamayan yazarlardan bir tanesi. “Kayıp Şahıslar Albümü”nü sevmiştim, “Şehrin Kuleleri”nin onu aştığını düşünüyorum.

29.12.2007

Hayatın her alanına sızan, gözleyen, buyuran, sorgulayan, hapseden, yok eden, akıl sır ermez büyüklük ve ulaşılmazlıktaki bürokrasi çarkı içerisinde kaybolmuş, kimliksizleşmiş memuruyla Kafka’nın “Şato” ve “Dava”, Saramago’nun “Körlük”, Melih Cevdet Anday’ın “İsa’nın Güncesi” romanlarını hatırlatan “Şehrin Kuleleri”, bugünü bilinmeyen bir gelecekte yeniden kurgulamasıyla karamsar bir dünya görüşünün izlerini taşıyor.