E-Dergi

İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası adlı kitabı ile tanıştığım bir yazar ve her kitabını okumaya çalıştığım bir yazar ancak büyük bir sorunumuz var ki ben yazara yetişebilenlerden değilim. O kadar akıcı -sürükleyici demeliyim belki de- bir anlatımı var ki, sizi nerelerden nerelere savurduğunu anlamanız bir iki dakikanızı alıyor, hatta bazen ben ne okuyordum şimdi ne okuyorum yada ben buraya nereden geldim hissine bile bürünüyorsunuz.
Yedinci Gün kitabını önceden okumuş sonra devam edemeyeceğimi anlamış ve yarı okumuş şekilde rafa kaldırmıştır. Bu hafta raflarda dolaşırken karşıma çıkınca tekrar okumak istedim ve okudum. Kitap tam olarak ne anlatıyor ben anlamadım. Anlayan anlatsın tabi. Çünkü kitap bana hem çok şey anlattı hem de hiçbir şey anlatmadı. İnsanın tanrılığa olan özeninden tutunda, şeytan ile insan arası savaşa, tanrı ile insan arasındaki ateş kavgasına kadar bir çok şeyle karşılaştım diyebilirim.
Çok akıcı ama bir o kadar da yavaşta giden bir kitap.

Sarah Jio'nun ilk okuduğum kitabıdır Böğürtlen Kışı. Öğretmen arkadaşımın bir gün kitabı önüme koyup "Elinden bırakamayacaksın" demesi üzerine okumuştum. Önce kendimi Hollywood filmlerinden bir sahne okuyormuş gibi hissetmiş ama sonra elimden bırakamadan bir solukta okuduğumu fark etmiştim. Gerçekten de arkadaşımın dediği gibi "Elimden bırakamadım"!
Buruk bir hikaye.. "bir annenin bunları yaşamış olması ne kadar da kötü" diyerek okuyorsunuz kitabı. Bir çocuğunda bunları yaşamış olması tabi ki..
Bazen hafif kitaplar okumak ve biraz kendinden bile uzaklaşmak ister ya insan, benim için hep öyle zamanlar da okunan kitaplar olmuştur Sarah Jio'nun kitapları.
Hafif Hollywood esintili, biraz da Türk Film'i kokan kitaplar sevenler için mutlaka tavsiye ederim.
Okuyunuz, Okutunuz efendim.

Bir lunapark ne anlatıyorsa o..
Bu kitabın özeti budur desem yeridir aslında, bir lunapark ve içerisindeki insanların iç sesleriyle dolu.. zaman akmaz, yol bulunmaz, soru sorulmaz, unutulup gidilmiştir ve büyük bir döngüdür..
İnsanı her manada yoran bir kitap olduğunu düşünüyorum. Düşünce yapısı olarak da yorucu, anlama bakımından da yorucu ama şöyle bir sakin kafayla okuduğunuz da bir derya deniz ki anlatamam.
Mustafa Kutlu her kitabı ayrı ayrı güzellikte olan apayrı bir yazardır. İyi ki vardır, iyi ki yazardır.
okuyunuz, okutunuz efendim.

Zezemiz burada büyümüş. Bir aile tarafından evlat edinilmiş ve doktor bir babanın gözetimi altında ergenliğine adım atıyor. Bu sefer küçük portakal ağacı yok ama göğsünün içnde, kalbini yemiş olan kocaman bir kurbağası var. Zezenin hayata bakışını, kurbağasından destek alarak cesaretlenişini, ilk aşkını yani ilk kalp çarpıntılarını, tarzan oluşunu, korkusuzca karanlık ormanda gezişini zevkle okudum. Zaten vasconcelosun dili akıcı olduğu için -ki bunda çevirmenimizinde rolü büyük- çok rahat okunan bir kitap. Okumayanlar zezenin maceralarına -daha çok büyük yaramazlıklarına demeliyim- hazır olsunlar bence.

Murat Menteş'in Korkma ben varım kitabından sonra okuduğum ikinci kitabıydı ve kitap bittiğinde tam anlamıyla "bana bir kal geldi dur" olmuştum :D
Benim için gerçekten içinde sürüklendiğim ve çoğu zaman anlamak için kendimi zorladığım bir kitaptı ki bu sebeple iki kere okumam gerekti..
Korkma ben varım kitabı Dilemma ile kıyaslandığında daha sakin ve takibi daha kolay geldi bana.
Murat Menteş kendi başına değişik bir insan olduğu için kitabı da kendi alanınca çokça değişik.
Çok beğendiğim ve öğrencilerime de sık sık tavsiye ettiğim bir kitap.
Okuyunuz, okutunuz efendim.