E-Dergi

Aslında içten içe hepimiz martı Jonathan gibi öğrenmek ve yapmak zorunda olduğumuz değil, yapmak istediğimiz şeyi yapmak istiyoruz. Ama çoğumuz toplum baskısı, korkular, geçim derdi ve hayatın akışı ile istediğini yapamıyor sadece yaşayıp gidiyor. Tıpkı kitaptaki sürüden ayrılmayı göze alamayan martılar gibi. İşte kitap martılar üstünden aslında insanların da bu hüzünlü hikayesini anlatıyor. Kesinlikle okunması gereken bir kısa öykü.

Kitapta ne karakterlerin isminden ne de bu karakterlerin nerede yaşadığından bahsediliyor. Körlük metaforu altında, toplumsal yozlaşmışlık, ahlaki çürümüşlük, kaos ortamında insanların neler yapabileceği, güç ve sayıca üstünlüğü elinde bulunduran insanların, toplumu nasıl domine edişi çok güzel anlatılıyor. Toplum, sistem, din, ahlak, demokrasi, adalet ve özgürlük gibi kavramların altını eşeleyerek görmek ile bakmak arasındaki ince çizgiyi gözler önüne seriyor. Herkese tavsiye ediyorum.

Bir çocuğun ilk aşkı ve doğal olarak da ilk aşk acısı temalı gibi dursa da bence kitabın XX. bölümündeki insan sorgulaması çok başarılıydı. Madam Bovary'den önce okunması gerek. Zira İki kitap arasında 20 yıl fark var.

Kitap fantastik ve sıradışı bir kurguya sahip. Beklentimi yüksek tuttuğum için biraz hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Ama okuduğum için pişman değilim.

Yine Livaneli ve yine mükemmel bir kitap. Serenad'dan sonra Livaneli'nin acaba o kalitede bir romanını daha okur muyum diyordum ki Son Ada'yı okurken de aynı lezzeti aldım. Ben kitabı distopya sınıfına koyuyorum. Bir oturuşta bitiverdi. Herkes okumalı. Mükemmel bir konusu var ve anlatım da her zamanki gibi ustaca.