E-Dergi

Bugüne kadar 43 baskı yapmış olan ve Türk romancılığının en başarılı örneklerinden biri olan bu kitabı yine Ahmet Altan’ın “İsyan Günlerinde Aşk” kitabıyla birlikte okumanızı tavsiye ederim."Kılıç Yarası Gibi", insanı, insan ilişkilerini, duygularını ve aşkı derinlemesine işleyen, yoğun içerikli bir roman. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında, Ermenilerin Osmanlı bankasını basmaları ve romanın baş kişilerinden Şeyh Efendinin düğünüyle başlayan roman örgüsü, yirminci yüzyıl başındaki Osmanlı döneminin tarihini, tarihsel kişilerini, siyasal ve askeri gelişmelerini fon alarak, bir yandan Şeyh Efendinin, öte yandan saray erkanından Reşit Paşanın ailesinin alabildiğine renkli ve gizemli bir biçimde birbirine bağlı yaşamlarını izliyor, roman boyunca titizlikle örülmüş bir dantel gibi işliyor.

En genel anlamıyla "ailenin geçimini sağlamak ve/veya mirasın dağılmasını önlemek amacıyla kurulan ve ailenin geçimini sağlayan kişi tarafından yönetilen şirket" olarak tanımlanan "aile şirketleri"nde kurumsallaşma oldukça önem arzeden bir konudur. Ülkemizdeki küçük ve orta ölçekli şirketlerin %90'ının aile şirketi olduğu ve bunlardan çok azının üçüncü jenerasyona geçtiği ve dördüncü jenarasyona ulaşabilenlerin ise isimlerinden bile söz edilebilecek kadar nadir olduğu görülmektedir.Aile şirketlerinden üçüncü jenerasyona geçebilenlerin oranı dünya üzerinde bile %5 olduğuna göre, şirketlerimizin daha uzun ömürlü olmasında, tavsiyelerine önem verilmesi gereken bir kitap..

Toplumsal içerikli bütün kurumlar özelleştirme adı altında ortadan kaldırılıyor. İhracat azalıyor, ithalat patlamış, ekonomi küçülmüş, gelir bölüşümü bozulmuş, işsizlik artmış, tarım sektörü bitmiş, çiftçi eziliyor. İşçiler memurlar zor durumda. Biz IMF'nin, Dünya Bankası'nın, AB'nin Türkiye için öngördüklerini uygulayan bir ülkeyiz.

Yeni Beş Yıllık Plan'da bile küreselleşme savunuluyor. Türkiye'nin ulusal ve toplumsal içerikli bütün örgütlerini silmek istiyorlar. Kararları "dışardaki güç odaklarına ve onların içerdeki ortaklarına" bıraktığımız zaman, Ankara'da ne TBMM kalır, ne de Türkiye.

İçinde bulunduğumuz ağır ekonomik kriz ortamına objektif bir bakışla yazılmış, Erol Manisalının değerli eserlerinden biri daha....

Ülkemiz epeydir dünyanın gündeminde; bunu, son zamanlarda olağanüstü artan Türkiye odaklı yayınlardan anlıyoruz. Hemen her önemli Batı ülkesinde 'Türkiye uzmanı' denilebilecek kişiler, şu sıralarda bildiklerini raporlara, makalelere ve kitaplara taşımakla meşguller. Heinz Kramer, Almanya’nın işini en ciddiye alan 'Türkiye uzmanı' bugün ve elinizde tuttuğunuz kitabı, sadece ülkesinde değil bütün Batılı çevrelerce Türkiye üzerinde yeniden düşünmeyi zorlayacak önemde bulundu.Kitabı okumanızı tavsiye ederim..

Osmanlı-Türk toplumuyla Batı toplumları arasında ilişkilerin karmaşık mekanizmasını göz önüne sermeyi amaçlayan bu eserde, Türkiye'nin azgelişmişlik diye nitelendirilen bugünkü durumuyla sonuçlanan evrim süreci, Türk toplumunu oluşturan unsurların mücadelesinden doğan iç dinamiği ve bu toplumun öteki sosyo-ekonomik sistemlerle ilişkisinin etki-tepkileri içinde gözlenmektedir. Bu açıdan bakılınca Türk toplumunun evrimi kimi zaman iç dinamiğin, kimi zamansa dış dinamiğin ön plana çıktığı bir süreç olarak görülür. Bunlardan ilki, yeni üretim biçimlerine doğru evrimleşme amacını güderken çok kere yoluna çıkan setlere çarpar kalır. İkincisiyse egemenlik altına alıcı toplumların yararına işleyen "azgelişmiş" üretim biçimleriyle sonuçlanır. Türk toplumuyla Batı toplumları arasında emperyalist ilişkileri doğuran bu süreç, bin yıldan daha gerilere uzanan bir olgunun ifadesidir. Bu yüzden de Türkiye toplumunun şimdiki durumunu ve gelecekteki evrim imkanlarını kavrayabilmek için bu olgunun bütününü tanımak gerekir. Üç ciltte tamamlanacak olan ve Türkiye üzerine yapılan en geniş araştırma olarak kabul edilen bu çalışmanın bu konudaki görüşlere yeni boyutlar kazandıracağı inancındayım.