Birkaç yıl önce,lise yıllarının tam ortasında okuduğum bu roman hakkında yorum yazabilmek dahi kanımca bir cüret meselesi...Nereden başlamalı ki;ilmik ilmik işlenen İstanbul`dan mı,hayata dair hiçbir zaman eskimeyecek tahlillerden mi,olağanüstü benzetmelerden mi,konjonktürel analizlerden mi?Orhan Pamuk bu romanı edebiyatımızın en iyi romanı olarak tanımlamakla,Deniz Baykal da bu romanı Obama`ya hediye etmekle yanılmamış.Böyle bir insanın zamanında yaşadığı şehirde yaşamak,onun kaleminde ayrı bir mahiyet kazanan Boğaziçi´nin en güzel yerinde okumaktan dolayı gurur duydum.Bir kitapta hem musiki,hem resim,hem siyaset,hem de bir aşk hikayesi nasıl harmanlanmış;bu dünyadan nasıl bir yazar geçmiş ve maalesef ne şartlarda yaşamış(lütfen yazarın kısa bir biyografisini okuyunuz-maddi imkansızlıklarına dikkat çekiyorum)...Pamuk´un dediği gibi,Nobel alacak yazarlarımızdan biriymiş gerçekten Tanpınar.Yazar hakkında etraflıca bilgi sahibi olunarak okunursa,kitapta işlenen fikirlerin bir puzzle gibi yavaş yavaş tamamlandığını ve nihayete erdiğini göreceksiniz.Ayrıca şahsi kanaatim,kitabın sonunda ortaya çıkan doktor gibi bazı karakterler sanki yazarın "Daha söyleyeceklerim bitmedi,ama söyleyecek yeni bir karakter gerek"diye düşünüp yarattığı ve bu yolla fikirlerini anlattığı yönünde.Henüz tamamlanmamış bir devrimin ve kültürler arasında bocalamanın,yani dönemin türk münevverlerinin belki de en mühim iki sorununun irdelendiğini de atlamamalı.Tek kelimeyle olağanüstü...