Orhan Kemal'in en ünlü romanlarından biri olan "Eskici ve Oğulları" içinde debelendikleri yoksul hayattan birbirlerini sorumlu tutan bir ailenin, daha müreffeh bir hayata kavuşma çabalarını anlatıyor. Ayakkabı tamirciliği yapan, dükkanında iki oğluyla birlikte çalışan, ama onlara hemen hergün kızarak, bağırıp çağıran, huysuz ve aksi bir baba... Babalarının hakaretlerinden usanmış, ayrılıp kendi dükkanlarını açmanın hayalini kuran iki kardeş... Oğulları ve kocası arasında sıkışmış bir ana... Varlığının onlar için pek bir anlamı olmadığına inandığından, ailesini ve toplumun değer yargılarını umursamayan bir kız kardeş... Hepsi öyle bir çaresizlik içindedir ki; evlerini, dükkanlarını, alıştıkları yaşam tarzını terkedip, hiç bilmedikleri bir işi yapmaya (pamuk toplama), "yazının yabanına" gönüllü sürgün olurlar. Fakat "yazının yabanı" onlar için tam bir cehennem olacak, yavaş yavaş önce hayallerini, sonra bedenlerini eritecektir. Hayatlarını değiştirecek parayı kazanmış olarak dönmeyi umdukları mahalleye, sağ olarak dönmeleri bile neredeyse bir mucizedir artık...
Konu ve işleniş bakımından başarılı bir roman diyebilirim. Fakat hergün dükkanını besmeleyle açan, önlüğünü besmeleyle takan, tezgahına besmeleyle oturan, bir adamın, hayata, dünyaya, çocuklarına, hatta haşa Yaradan'a bu kadar küfretmesinin çok tuhaf kaçtığını belirtmeden geçemeyeceğim. Bu kısımlar haricinde sıkılmadan okunabilir.