Ahmet Ümit, büyümeye başladı. Tıpk Sinan gibi... Mimar Sinan gibi... Kalfalık, çıraklık derken yavaş yavaş ustalık dönemi yapıtlarını vermeye başladı. Hayırlı olsun. Büyük bir keyif alarak okuduğumu söylemeliyim; ama dilde biraz daha özenli olabilir diye düşünüorum. Patlamayacak silahı duvarda betimlemenin bir gereği olmadığını düşünenlerdenim. Özellikle bazı bölümlerde gereksiz betimlemeler, lafı gereksizce uzatmalar, doğaüstü olaylara yer vermeler, raslantılardan fazlaca yararlanmalar bende bir Tanzimat dönemi romantizminin zihnimde canlanmasına yol açtı. Özellikle Ayasofya'da ölen eşi ve çocuğunun hayallerini, uçan kuşları betimlemesi, gerçekten ROMAN okuyorum hissi uyandırdı. Oysa başlangıçta yaşamın ta kendisini okuyordum. Yine de uzun zamandır okuduğum polisiye gerilim romanları arasında yeri özel diyebileceğim bir yapıt. Grange, Dan Brown'ın yanında bir Türk yazarın da bu denli hoş bir roman yazması ayrıca gurur verici. Çıtanın üstünde bir roman. Ahmet Ümit Usta. Usta olmuş bir yazar. Hayırlı olsun.