Bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra… Bu günlerde soğuk algınlığı hastalığımla boğuşurken kitap okuma performansımın düştüğünü farkettim.Kitabımız Sayın Prof. Dr. İskender Pala’nın 37. eseri ve öykü adına yayınladığı ilk kitabı.Ve İskender Pala nın nefis anlatımı… Aşkın kutsallığını, ayrılığın ve kavuşmanın anlamını, insanın aşka düşünce çektiği acıları, aşka düşen şairlerin dilinden dizelerle süsleyen İskender Pala, aşkı sadece kavuşmak olarak anlayanlara, aşkın tükenmeyen bir duygu olduğunu, beklemenin, özlemenin de aşka dair olduğunu seçkin bir üslupla anlatıyor.Her yüzyıldan bir aşk öyküsü var kitapta. Tek başına okunduğunda her biri bir hüzün yumağı, ama ard arda okunduğunda yüzyıllar akarken değişen anlayışları ve hissedişleri sunan bir aşk tespiti… Bu kitabı okumadan aşk şudur demek daima yanlış yargı olacaktır.
Kitaptan beğendiğim bölümlerden en kısa olanı yayınlamak istiyorum.İşte: “Bir zamanlar adamın biri derdinden ağlayıp sızlanmıyormuş.Ünlü şeyhlerden Şiblî onun halini görmüş,ağlamasının sebebini sormuş.İşte cevap:
-Güzelliği canıma can katan,ömrümü artıran bir sevgilim vardı.Geçenlerde öldü,şimdi ayrılığı beni de öldürüyor.
-Mademki sevgilinin hasretiyle yanıp tutuşuyorsun,demiş Şıblî,o halde yeni bir sevgili bul kendine.Ama dikkat et,bu sefer âşık olduğun sevgili ölenlerden olmasın.”
Türkmen kocası Yunus’un “Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez” dediği odur işte.