Bir sabah çok erken uyanarak kendime bir kahve hazırladım. İşe gitmek için 3 saatim vardı ve içtiğim sıcak kahve, havadaki bahar kokusu, serin rüzgar beni bambaşka bir hayata çekmek ister gibiydi. hergünden farklı olarak bugün işe gitmeden 3-4 saat önce uyanmıştım ve ilk defa bu kadar farklı olabildiğimi kanıksamıştım. Hergün yaptığım şeyler aynı gibiydi. Her sabah uyanıyor, hazırlanıyor, kahvaltı yapıyor, işe gidiyor, öğle arasına kadar sadece çalışıyor, öğle yemeğinin ardından yine iş sonra ev, sonra sıcak duş, akşam yemeği ve uyku herşey tekdüzeydi. Hergün birilerine gülümsüyor, birileriyle havanın güzelliğinden, politikadan bahsediyor, bir çok insana halini hatırını soruyor ve başka bir şey yapmıyordum. Değişen düzen içindeki yerim motomot aynıydı ve herşeyin değiştiği dünyanda ben ve değişmenin kanunu değişmeden kalıyorduk.
O gün telefon ederek işe gelemeyeceğimi ve hasta olduğumu söyledim.
dışarı çıktım, şehri gezdim, kimseye gülümsemedim.
Stephen Covey' in kitabını da o akşam okudum. Eksikliklerimin aslında hiçbir zaman cebimden çıkarmadıklarım olduğunu gördüğümde kendimi yenileme iç güdüsü ile beynimin içinde çıktığım yolculuklar sırasında bulduklarımın hepsi bana aitti, benim tek eksikliğim hayata karşı bir bakış açısı geliştirememekti, oysa tüm bakış açılarım uzun zamandır cebimdeydi.
Bir süredir çevremdeki insanlar bana "Senin yerinde olmak vardı" diyorlar. Bana bunun formülünü soruyorlar. Oysa hiçbiri hayata bakış açılarının ceplerinde saklı olduğunu bilmiyorlar. Galiba bunu anımsamaları için bu kitabı vermeliyim ve aynı olmasada hepsi kendilerinde gizli olan bu bakış açılarını kullanmaları için bir yol göstermeliyim.:)