Kitap bir makaleler toplaması mahiyetinde. İsmi geçen üç yazarın dışında editör Ayhan Yıldırım’ın yazdığı giriş kısmından oluşuyor. Yazarların birbirinden bağımsız olarak hatta yekdiğerinden habersiz gibi ayrı mihverlerde olduğu görülüyor.
Ayhan Bey ezanın yasaklanma sürecini anlatmış. İkinci meşrutiyet döneminde gelişen ve cumhuriyet dönemi başında bugün hâlâ sorgulamaya çekindiğimiz, anayasaya aykırılığı öne sürülemeyen “kazanımlar” diye ifade edilen ihtilalci, milliyetçi laiklik çerçevesinde, ilk indiği şekliyle korunmuş olan şeâirin nasıl tahrif edilmek istendiğini anlatıyor. Yalnız bunu yaparken –kitabın sırtında da yazılı olduğu üzere- ittihatçıların Osmanlı ismini korumak için Türkçülüğe sarılmasıyla bağlantılandırması maksadıyla uyuşmayan bir düşünce olmuş.
İkinci olarak Harun Bey tarafından kaleme alınmış, Hz. Bilal ve ilk ezanı anlattığı bir yazı var. Bu bire bir Mustafa Akkad’ın Çağrı filminin ilgili sahnelerinin romantik bir üslupla tahkiyesinden başka bir şey değil. Mesela, Bilal işkence görüyor içimden dedim, şimdi Hind gelecek beyaz ayakkabısıyla Bilal’in yerdeki siyah eline basacak, aynen yazdı. İşin orijinalliği bir yana, filmi ben de çok severim, videosunu tekrar tekrar seyrederim fakat aynen alıntılandırıldığı halde kaynak dahi gösterilmemesi telif hakkına da dokunur.
Üçüncü olarak Hayreddin Hocanın ezan özelinde İslam’ın şeairlerini incelediği yazısı var. Bundaki tekrarlar en az iki yazının peş peşe eklenmesi ile oluşmuş oluğunu gösteriyor. Zira bırakınız hocayı, kimse tek bir kalemde bir konuyu birkaç defa tahlil edip aynı alt başlıklar ve aynı atıflarla baştan yazmaz. Kitabın en sağlam yönünün burası olması gerekirdi. Fıkhi bir yazı, peygamberin (sav), selefin ve müteahhirûnun bu husustaki içtihatlarını bulurum diyorsanız beklentiniz boşa çıkar. Hoca değerlendirmelerini kültür-medeniyet çerçevesinde ele almış birkaç ayet atfı ve fakih görüşü ile yetinmiş. İşi benim gibi biraz deşeleyen bir hukukçuysanız “ezan Türkçe okunabilir” fikrinin yeterince çürütülmemişliği sizi tatmin etmez.
Nihayet etrafı en düzgün yazı Ümit Hocanın kaleminden çıkmış. Ümit hoca, ezanın davet ettiği namaza vurgu yapıyor. Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının vakit namazlarında bir buçuk saf cemaat toplanacaksa bir mana ifade etmeyeceğini söylüyor. Yeryüzünün müslümanlara mescid kılınması dolayısıyla her yere ezanın yayılması gerektiğinden ve yayılacağından, Hristiyanlığın tasaffi etmesiden, Eyfel Kulesinde ezan okunmasından söz ediyor.
Evet, ezan aslî şekline çevrilmiş. Peki ya diğerleri? Son tahlilde bir parti programı olan fikirleri hâlâ çocuklara ders olarak okutulan, sevilmesi-kanunlarca-emrolunmuş Atatürk’ün emriyle, bizi birbirimize bağlayan, bizi biz yapan en temel değerlerimiz olan Sultanlık, Halifelik, Ezan, Hutbe, İslam hattı, vakıflar, şer’i mahkemeler, tasavvuf tekkeleri ve sair şeairin yok edildiğini, kötülenip karalandığını, sonunda kimliksizleştirilmiş şizofren yetim çocuklar yığınına döndürüldüğümüzü unutmamak için daha çok okumaya ihtiyacımız var.