İnsan: kendi kendini kontrol edemeyen bir makine!
Yaşlı bir adamla genç bir adamın sohbeti şeklinde tasarlanmış olan kitapta yaşlı adam; insanın aklını oluşturan bir makine tarafından yönetilen ve bu makineyi kontrol edemeyen bir canlı olduğu tezini savunurken, genç adam da bu tezi çürütmeye çalışıyor. Yaşlı adam insan aklını yöneten makinenin de tamamen dış etkenler ile yönlendirildiğini ve kendi başına yeni bir fikir oluşturma yeteneği olmadığını düşünüyor.
Kitabın alt konusu olarak yaşlı adam insanın hayatta tek amacının kendi ruhunu tatmin etme dürtüsü olduğunu savunuyor. Yani insanın aldığı her kararda tek etkenin insanı mutlu edip huzura kavuşturacak seçenek olduğunu söylüyor, bu kararlar insana zarar veriyor gibi görünse bile.
Yazar bu tezini "İnsan tek bir görev yerine getirir, o da ruhunu tatmin ederek kendi kendini kabul edebileceği duruma gelme görevidir." (s.27) diyerek savunuyor.
Kitap, vicdanımızın ruhunu tatmin etme görevindeki önemini şu cümle ile açıklıyor: "Vicdanımız, bizim de acı çekmeye başladığımız noktaya varıncaya kadar diğerlerinin maruz kaldığı sıkıntıları umursamaz." (Sayfa 36)
Yazarın kitabın bir bölümünde insanlarla hayvanları kıyaslarken verdiği karınca kolonisi örneği üzerinde düşünülmesi gereken bir bölüm olmuş. (s.105)
Kitap, insanın varoluş nedeni ve ilk insandan itibaren insan kavramının oluşmasını sağlayan dış etkenleri, tez-antitez tarzında okuyucuya aktarmaya çalışıyor.
"Bir insan, beşiğinden mezarına kadar asla, ilk ve en önemli amacı, kendi iç huzuru ve ruhsal rahatlığı olmayan tek bir şey bile yapmaz." (s.22)