Prusya Tarihi
Tarih birçok devletin yıkılmasına ve yeniden doğmasına sahne olmuştur. Bazı devletler saman alevi misali yanıp yok olurken, bazıları ismen değişerek yaşamını sürdürmeye devam etmiştir. Bu manada tarih devletlerin raks ettiği büyük bir sahneyi andırır. Uzun süre tarih sahnesindeki yerini koruyan devletlerden birisi de günümüzde de cesametinden pek bir şey kaybetmeyen lakin ismi değişen Prusya’dır.
Monika Wienfort Prusya Tarihi isimli eseriyle büyük bir devletin tarihine geniş bir açıdan bakmaya çalışır. Alman akademisyen Wienfort’un anlatısındaki dikkat çekici objektif tutum başka yazarlara örnek olacak türdendir. Zira anlatılan dönemler itibarıyla Almanlığa ek olarak taraftar olunacak dini ve siyasi hizipler dikkat çeker. Aslında her tarihçinin dini ve etnik kimliğinden sıyrıldıktan sonra eserini kaleme alması eserin kalibresini arttırır. Misal eseri okuduktan sonra yazanın kimliği netleşmiyorsa, objektiflik sınamasını geçmiş kabul etmek lazımdır. Wienfort’un kimliğinden sıyrılarak eserini kaleme aldığı göze çarpar.
Tarihte köken çok önemlidir. Geleceğe yansıyan birçok olayın netleşmesi için çıkış noktasının bilinmesi önem arz eder. Wienfort yaklaşımıyla Prusya’nın ilk teşekkül dönemlerine kadar uzanarak kitabına başlar. Prusya kavramının ortaya çıkması devlet ve kültür seviyesine yükselmesi aşamalarını dile getirerek okuru yoğun tarih anlatısına sokmadan önce hazırlar. Burada dikkat çekici husus özet kabilinden önemli konulara değinilmesidir. Örneğin yazar Alman tarihinin şekillenişinde devlet-toplum ilişkisini başköşeye koyar (s.11) ve günümüz Almanya’sının anlaşılmasını Prusya’nın anlaşılmasına bağlar(s.13).
Wienfort kronolojik bir sıra takip ederek Prusya için önemli kırılma noktalarını farklı bölüm başlıkları altında ele alır. Misal Orta Çağ, Reformasyon, 1848 İhtilali, Weimar Cumhuriyeti ve Nasyonal Sosyalizm dönemleri gibi önemli başlıklar kitapta ilk olarak göze çarpar. Tabii Prusya tarihinin önemli köşe taşları bu şekilde dile getirilirken, klasik manada bir devletin hayatını özetleyen kuruluş, yükseliş ve yıkılış dönemleri de ihmal edilmez. Bu manada devletin tarihiyle, büyük siyasi aksiyonlar yazarın sunumuyla harmanlanır.
Anlatılan dönem Avrupa tarihi açısından fazlasıyla çalkantılı bir dönemdir. Prusya’nın bu çalkantılı dönemden bigâne düşünülmesi pek güçtür. Yazar ilk aşamada Alman birliğinden önceki prensliklerin o bölük pörçük siyasi birlikten yoksun halini çok iyi özetlemiştir. Yoğun siyasi bir anlatının olması dönem açısından tahmin edilebilecek bir husustur. Fakat yazar bazı tarih kitaplarında olduğu gibi anlatının mihver noktasını siyasi yapıya çekmemiştir. Misal Orta Çağ’dan sıyrılma zamanlarında gelişen kültür anlayışına ve dini yönelimlerdeki önemli değişmelere fazlaca yer vermiştir.
Wienfort klasik dönemlerde ihmal edilmeyen tarım anlatısını es geçmediği gibi modern zamanlara değin gelişim gösteren sanat yaklaşımlarını da sayfalarına yansıtmaktan vazgeçmemiştir. Anlatılan konu ne olursa olsun muhakkak devrin sanat anlayışı okura sunulmuştur. Bu aslında yazarın çok yönlü bakışını kanıtlayan bir bulgudur. Çünkü tarihi dönemler ele alınırken siyasi, idari, sosyo-kültürel, iktisadi, dini, askeri, hukuki tablo anlatılanlar arasına serpiştirilmiştir. Konunun merkez hattına yazar tarafından mahirane şekil verilirken, farklı orijinli anlatılarla ana hat böylelikle desteklenmiştir.
Eserin her şeyden önce zengin bir kaynakçadan ve büyük bir ilmi birikimden şekillendiğini belirtmek gerekir. Zira yazılanlardan bu kolaylıkla anlaşılabilir. Konunun merkezi Prusya olmasına karşın, adı geçen devletin Avrupa'nın merkezinde olmasından mütevellit farklı konulara dair bilgiler veren, yaklaşımı da dikkatten kaçmaz. Çok özel sayılabilecek bilgiler bu nedenle satır aralarında arz-ı endam eder. Misal 1844 Dokumacılar İsyanı, Yahudi tebaanın tarihsel durumu, 9 yaşın altındaki çocukların çalışma yasağı, kadın hakları, Bismarck faktörü vb. özel yönelimi olan konular nadide bilgilerle okura sunulur.
Prusya ile beraber Avrupa tarihine de ışık tutan kitabın özelde Alman dili, kültürü ve tarihine yönelen araştırmacıların ilgisini çekeceğine şüphe yoktur. Ayrıca çevirmenin önsözde belirttiği gibi kitabın Alman Dili ve Edebiyatı bölümlerinin Alman Edebiyatı derslerinde, tarih bölümlerinde, siyaset tarihi ve uluslararası ilişkiler bölümlerinde kısaca sosyal ve beşeri bilimler fakültelerinin birçok bölümünde okuyan öğrencilerin işine yarayacağıdır (s. 7).
Kitabın biçim açısından anlaşılır bir yapıya sahip olduğu, yalın diliyle okuyucuyu cezbettiği, gözden kaçmaz. Tarihin masalsı yönü kendisini yer yer gösterir. Buna ek olarak eser özel yöneliminden dolayı, küçük bir merak sayesinde yeni kitaplarla ve konu başlıklarıyla okurları tanıştıracaktır.
Ülkemizde genelde kendi tarihimizin dışındaki dönem ve devletler ilgi çekmez. Oysaki tarih genel kaideleri itibarıyla fazla bir sapma yapmaksızın dünyanın her yerinde benzer hareket tarzları gösterir. Bu nedenle Almanların ya da başka ulusların tarihini bilmek, kendi tarihimizle benzeşmelerini hesap etmek, gelecek için yeni yol tayinlerini tahmin etmenin önünü açar. Tarih zaten geleceğe ışık tuttuğu nispetçe faydalıdır. Wienfort’un kitabı bu nedenle iyi bir başlangıçtır.