St. Petersburg’dan Hive’ye Uzanan Tarihî Yolculuk
Frederick Gustavus Burnaby (1842-1885), uzun sayılamayacak ömrüne rağmen dünyanın birçok coğrafyasında seyahat etmiş ve günümüze kıymetli eserler bırakmayı başarmış İngiliz bir yazar. 16 yaşında süvari subayı olarak orduda göreve başlamış. Resmî izin süreleri içinde çeşitli gazetelerin özel muhabiri sıfatıyla İngilizler için önemli görülen çeşitli ülkeleri dolaşmış. Bu gezilerinden çıkardığı notlarını kitap haline getirmiş. 1875’te yaptığı Hive seyahatini ve 1876’da yaptığı Anadolu seyahatini anlatan kitapları, çok satan, çok bilinen ve günümüze ulaşmış en önemli eserleri olmuş. “At Sırtında Anadolu”, 93 Harbi patlak vermeden önceki Anadolu coğrafyası hakkında verdiği bilgiler bakımından oldukça kıymetli.
Hive, bugün Özbekistan’ın Harezm bölgesinde Türkmenistan’a çok yakın bir mevkide yer almakta. Tarihsel önemi büyük olan Hive, 17. yüzyıl başında bu isimle anılan hanlığın başkenti olmuş. 1873’te Rusların kontrolüne geçmiş. Yazar Burnaby'nin Hive seyahati ise bu tarihten iki yıl sonra gerçekleşmiş.
Rusya’nın Orta Asya’da hâkimiyet alanını genişleterek Hindistan’a doğru ilerlemesi, o dönemde Hindistan’ı yöneten İngilizler tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmış. Burnaby, bu konuda eserin başında şöyle bir değerlendirme yapmış: “Rusya, şu anki durumuyla Britanya Hindistan’ını tehdit edecek bir güce sahip değil. Bununla birlikte, topraklarına katma imkânı verilirse Hindistan’a yapılacak saldırı için müthiş bir üs sağlayacak noktaları tehdit etme gücüne sahip. Merv, Belh ve Kaşgar bu açıdan ‘muhteşem’ bir basamak oluşturmaktadır... Rusya’ya ... herhangi bir ilerleyişinin, İngiltere tarafından ‘casus belli’ olarak görüleceği açıkça belirtilmelidir.” Ruslar, bu konuda hassas olan İngilizleri ikna etme noktasında boş durmamış: “İngiltere’nin, Hindistan sınırında Rusya gibi medeni bir komşuya sahip olmasının İngiltere için çok büyük bir avantaj olacağı fikrini aşılamak istiyorlardı.”
Burnaby, aslında Hive, Rus esaretine girdiği esnada orada bulunmak ve yaşananları gözlemlemek istemiş, ancak yakalandığı tifo hastalığı buna mani olmuş. O günün şartlarında at ya da deve sırtında geçirilecek ve kar altındaki yollarda, bozkırlarda, çöllerde aylarca sürecek yolculuk, yapılan hazırlıkların ardından 30 Kasım 1875 ‘te başlamış. İlk durak, St. Petersburg, sonra Samara ve Orenburg...
Yazarın, döneme ilişkin yol boyunca yaptığı coğrafî gözlemler, psikolojik tahliller, askerî, sosyal ve ekonomik hayata dair tespitler kitabın değerini arttırıyor. Satır aralarında hiç umulmadık şekilde çok fazla detay veriliyor. Ural Kazakları, Tatarlar, Türkmenler, Kırgızlar ve daha nice Orta Asya halkları o günkü halleriyle tasvir ediliyor. Hive Hanlığı’nın Rusya tarafından bir vasal statüsüne dönüştürülmesi sürecinde yaşananlar 27. bölümde; Burnaby’nin, Hive’ye ulaştığında yönetimde olan Said Muhammed Rahim Bahadır Han ile yaptığı bir anlamda diplomatik sayılabilecek görüşme 32. bölümde anlatılıyor.
Kitabın sonunda, eserin üçte birini oluşturan hacimde bir “Ekler” kısmı var. Burada, Rusların doğudaki yayılması, Çarlık ve Hive Hanlığı arasındaki barış antlaşması, o dönemki Türkistan hükümetinin bütçesi, Türkistan’ın o tarihlerdeki önemli yol güzergâhları gibi okuyucunun merakını giderecek ilave bilgilere yer verilmesi isabetli olmuş.
Çeviriyi yapan D. Arda Şen, çok başarılı bir çalışma ortaya koymuş. Selenge’nin ülke arşivine değerli bir katkısı olan bu eser, 19. yüzyıl ikinci yarısında Rusya ve Orta Asya üzerine çalışanlar ve tüm meraklıları için önemli bir boşluğu dolduruyor.
İyi okumalar!