Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi (Karton Kapak) & Ölmüş Bir Kadının Günlüğü Hakkındaki Yorumlar

Gizemli günlüklerden çıkmış güzel bir derleme...

Depresif bir yeşilçam filmi gibi, film izlermiş gibi okudum fena değildi, güzeldi.

pek bir şey beklemeyin. zamanında güzel bir iş olabilir fakat şu sıralar demode bir tarzı var kitabın. ama çok da vakit almıyor. otobüs yolculuğunda okunacak tarzda bir kitap.

Fazla melankolik Türk filmi tadında

Edebi bir dili vardı. Güzel işlenmiş bir konu

Harika idi, Zweig etkisi aldım.

pek bilinmeyen bir yazarın harika eseri

İlgi çekici bir konuya sahip olan ve sizi içine alan bir kitap. Karakterler sizden biri gibi hissettiren, onlar adına üzüldüğünüz bir akıcılıkta ilerleyen bir eser. Tavsiye ederim.

Fikret’in kızı Nedret’e bıraktığı günlüklerden oluşan yapıt, toplumsal değer yargılarını kadınların deneyimlerini merkeze alarak, “hastalık” ve “yasak aşk” etrafında eleştirmektedir.

Akıcı Yeşilçam filmi tadında bir hikaye.

Son derece akıcı bir anlatımı var. Film izler gibi bir hissiyat oluşuyor.

Erken 20. yüzyılda edebiyatımıza “melankolik” dünya görüşüyle özgün bir katkıda bulunan Güzide Sabri’yi, özellikle içinden geçtiğimiz salgın hastalık çağında, günümüz okuruyla buluşturmak, “hastalık”, “keder”, “yas”, “elem” gibi duygulara bakmak için farklı bir pencere sunacaktır.

Uzun süre etkisinden kurtulamadığım,nerede eski naif düşünceli insanlar.

Kitabın yazıldığı dönemi anlamak için çok ilginç bir yapıt. Çok bilinen ve işlenen bir konuyu yazar akıcı bir dille anlatıyor ve kitap zevkle okunuyor.

Okurken filmini de izlemiş gibi oldum. Yasak aşk hikayesi sevenlere öneririm.

Oldukça akıcı bir Türk edebiyatı klasiği. Kitabı okuyanlar daha sonra Yeşilçam filmini de izleyebilirler.

ask kitabi veya yesilcam tadinda diye kucumsenecek bir kitap asla degil nefissss bir kitap... ben bayildim ki ask romani okumam ya diye arkadastan almistim hadi okuyayim demistim ama harikaymis ... ne hayatlar ne asklar ne acilar ...

“Hastalık, hayatın gece karanlığıdır; daha külfetli bir yurttaşlıktır. Doğup hayata gelen herkes, biri ‘sağlıklılar’, diğeri ‘hastalar’ ülkesinde olmak üzere çifte vatandaşlığa sahiptir bu yeryüzünde.”

‘Metafor Olarak Hastalık’ adını verdiği metnine bu şekilde giriş yapıyordu Susan Sontag.

Neden mi ‘hastalıkla’ başladık eser incelememize? Bir hastalık neticesi başlayan ‘karasevda’ çünkü konumuz.
•
19. yüzyıl sonlarında bir kadın. Yazmak eyleminde ısrarcı. Kadınların kafes hayatı yaşadığı bir dönemde.

Elinizdeki eseri yayımlıyor. 1905. Günümüzde yeterli derecede bilinir veya okunur olmasa da o günlerde gazete-dergiler Güzide Sabri adını konuşmak ‘zorunda’ kalıyor.
•
Bir yasak aşk yazıyor. Hastalık arifesindeki bir yasak aşk. Fikret ve Nejat. Mediha ve Sait Bey.

Engel olunamaz tesadüfler, beyni sarsan bakışlar, zihni perişan eden düşünüşler.

Zorunlu yalnızlıklar, mecburi ayrılıklar.