Osmanlı Atmosferinde Aşk
Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Şirin ile Ferhat'tan sonra bu kez de Bahşı Yunus ile Kaknusia'nın aşkına tanıklık edeceksiniz. Tarih romanlarının usta kalemi İskender Pala'nın tarihi motiflerle süslü "Aşk Hikayesi"ni bir solukta okuyacaksınız.
Hikaye, Osmanlı sultanlarından 1. Ahmet döneminde geçiyor. Sultan'ın en büyük arzusu kainatın en güzel camisini yaptırmak. Bunun için de saray eşrafı bir koşuşturma içerisinde. Caminin yapımında görev alan kilit adamlardan biri de Bahşı lakabıyla bilinen Yunus. Sultan'ın oğlu Osman'ın tomak hocası. Ve ayrıca sarayın dülgerbaşı. Eşraf meydanda toplanmış proje üzerinde hasbihal ederken, Yunus bir kadın görür ve peşine takılır. Gördüğü bu yüz onun yıllardır içini köz gibi yakan kara sevdası Kaknusia'ya çok benzemektedir. Çeyrek asırdır yüzüne hasret kaldığı kadınının yaşadığına dair edindiği bu duygu Bahşı Yunus'u karmaşık bir hikayenin içerisine çekecektir...
İskender Pala aşkı öylesine güzel anlatıyor ki daha önce aşkın ne olduğunu bilirim diyeni bile büyülemeyi başarıyor. Edebi motifleri, dili öylesine ışıltılı ki aşka dair her cümlesi çerçevelik! Müthiş bir cümle mühendisliği yapıyor. Aşık olanlar, aşka karşılık alamayanlar; umut ve umutsuzluk hepsi aynı heybede... Önce geçmişe gidiyor okur ardından orada dinlenip geleceğe doğru adımlıyor. Ustaca bir kurgu ile her şey yerli yerinde.
Macera ve entrika dolu bir roman "Aşk Hikayesi"... Osmanlı döneminin havasıyla tasavvufi bir renge bürünüyor. Hacılar, efendiler, şeyhler, yeniçeriler, çorbacılar, sekbanbaşları... Ne ararsanız içinde!
Ve şöyle diyor İskender Pala sonunda: "Özgürlük sevgiliye köle olmaktır."