Toplam yorum: 3.090.136
Bu ayki yorum: 734

E-Dergi

KY-138843 Tarafından Yapılan Yorumlar

31.10.2009

Namaz şahsi kanaatime göre de Arapça aslından okunarak kılınmalı. Bu eser en azından günde 5 vakit dile getirdiğimiz sure ve duaların özet meallerini hatırlatma görevini üstlenmiş. Sadece bir meal kitabı değil, namazın tadili erkanına uymamız adına yapılan küçük ve doğru hatırlatmalarda eseri önemli kılıyor. Yaradana ellerinizi açtığınızda; nasıl dua etmeliyim diye düşünüyorsanız, eser sonunda hem Arapça meal hem de Türkçe dua metinleri size yardımcı olacaktır.
31.10.2009

Sahte Kahramanlar, içerisinde kitaba isim veren konferansın dışında “İslam ve Öbürleri” başlığı ile dinleyicilerle buluşan 2 konferans metninden oluşuyor. Necip Fazıl Kısakürek kahramanlığın tanımını yaptıktan sonra sahtelerini açığa çıkarmaya çalıştığı ilk konferansında kahraman kabul edilinceye kadar cemiyetlerini rahatsız eden fikir adamlarından başlayıp, Osmanlı tarihinde önemli mevkiler kazanmış kişileri yeren konuşması ile konferansını sonlandırıyor. Bu bölümde özellikle Tevfik Fikret, Namık Kemal ve Mithat paşa, Kısakürek tarafından ağır ithamlarla eleştiriliyor. İslam ve Öbürleri konferansında ise dünya üzerinde taraftar toplamış temel felsefi akımlar ve yönetim sistemleri Kısakürek’in sert ve tavizsiz eleştiri oklarına hedef oluyor. Konferansların düzenlendiği tarihlerde Necip Fazıl’ı daha sert bir üsluba sahip olduğu onun eserlerini okuyanların gözünden kaçmayacaktır. Tüm fikir akımlarının Necip Fazıl Kısakürek cenderesinden geçtiği sert bir konferans.
22.09.2009

Yazar; “şu fani dünyada benimde basılı bir kitabım olsun” hissiyle mi yazmış bilmiyorum ama eseri okuduğunuzda sizinde zihninizde böyle bir düşünce oluşabilir. 112 sayfalık kitap; Ortadoğu’da Osmanlı hâkimiyetinin son dönemlerinde Arap toplumunda başlayan milliyetçilik ve bağımsızlık hareketleri ile başlayıp Saddam Hüseyin’in 1990 yılında Kuveyt’i işgali sonrası başlayan Körfez savaşı ile sona eriyor. Yaklaşık 200 yıllık bir tarihi 112 sayfaya sığdırma amacı da bir başarı sayılır elbet. Ama bunu yapmak için kitap yazmaya gerek yok aslında. Yakın tarihte yaşanmış, Saddam Hüseyin’in başrol oynadığı gelişmeleri kısaca hatırlamak isteyenler için faydalı olabilir kitap. Ancak çok sıradan, birkaç ansiklopedi ya da dönemin gazete kupürlerinden sizinde çok rahat derleyebileceğiniz bir kitap. Benim yorumum bile neredeyse kitabın içeriğinden daha dolu hale gelecek. O nedenle susuyorum.
14.09.2009

Tüm Müslümanların yüreğinde sızlayan bir yaradır Kerbela faciası. Emevi’lerin İslam tarihinde bıraktığı kara lekelerden biridir. Hüseyin Algül bu sızlayan yarayı kaleme almış eserinde. Faciadan önceki siyasi durumun bir özeti ile başlayan eser halifeliğin ya da halifelikten ziyade iktidarın Mervanilere geçişinden sonra yaşanan olaylarla son buluyor. Aslında kitap yalnızca Kerbela konusunu işlemiyor. Bu bakımdan çok başarılı bulmadım eseri. Zira Kerbela başlı başına bir konu ve daha detaylı araştırılıp esere dönüştürülebilecek kadar önemli ayrıntılar içeriyor İslam tarihinde. Yazarın Kerbela’ya giden yolda eserin başında Hz Ali (r.a) ve Hakem Olayını birkaç paragraf ile geçiştirmesi de gelişme bakımından eksik kalan diğer bir yön olarak dikkat çekiyor. Zira Hakem olayı ile İslam dinine bulaşan ayrılıkçılık, Emevi iktidarının başı olan 1.Muaviye ve Yezid önderliğinde maalesef sınır tanımaz bir baskı rejimine dönüşmüş, bu baskının, adaletsizliğin ve zulmün sonunda Efendimizin (SAV) “bu dünyadaki reyhanlarımdır” dediği sevgili torunu da maalesef şehit edilmiştir. Eserde anlatılan gelişmelere numara verilerek dipnot düşülmüş. Bu dipnotlar konu içerisinde işlenmeli, dipnot yalnızca kaynak isminin verilmesi şeklinde kitaba yerleştirilmeliydi. Dipnotlar anlatılan konu ile birebir alakalı çünkü. Hal böyle olduğu için gözü yoran ve okuyucunun kitaptan kopmasına yol açan bu dipnotlar hatalı bir uygulama olmuş. Eser işlediği konu itibari ile yine de okunmayı hak ediyor. Ancak yalnızca bu eseri okuyarak “Kerbela faciası hakkında fikir edindim” dememenizi tavsiye ederim.
09.09.2009

Cumhuriyet tarihinin en önemli ve en kapsamlı davası olarak nitelendirilmesi mümkün olan Ergenekon yapılanması ne yazık ki siyaset malzemesi yapılarak çözülmeye çalışılıyor. Demokrasi ve sandık iradesini içine sindiremeyen, kimi zaman “Derin Devlet” kimi zaman “Zinde Güçler” olarak tabir edilen odaklar, Türkiye’de ayrışma üzerinden nemalanmaya devam ederek bugünlere geldi. Ne kadar siyaset malzemesi yapılırsa yapılsın, işine gelen kendi ideolojisine yakın olanı korumaya alırsa alsın, Ümraniye’de başlayan ve ülkenin birçok noktasında çıkan bombaların, krokilerin, hain planların sorgulanması ve bu sorgu sonucunda faillerin cezalandırılması gerekiyor. İşte bu kitap sonu darbeye gidecek bir yapılanmanın başrol oyuncularını gözler önüne sermesi bakımından önemli. Gizli belgelerin Zihni Çakır’a kimler tarafından servis edildiğini bilmiyorum. Hatta yer yer AKP avukatlığına soyunan bir hava bile seziliyor eserde. Ancak konu önemli. Toplumun büyük çoğunluğunun yaptığı gibi Ergenekon’u işine geldiği gibi yorumlama gafletinde bulunanlardan olmadığım için önemli bir eser olarak görüyorum kitabı. TV ekranlarında vatanseverlik taslayan hainlerin kirli ilişkilerini merak edenler okumalı…