E-Dergi

İsmail Güzelsoy ile tanıştığım kitaptır ve iyi ki tanışmışım dedirten kitaptır.
Kitabımızın kahramanı İskender Sof, onu anlatan kendi de anlatılan Meddah Değil Efendi.. İsmiyle dikkat çeken meddahımız İskender Sof başta olmak üzere hikayenin kahramanlarını anlatan, olay örgüsünde size dinlenme aralıkları sunan bir anlatıcıdır, bir yandan İskender Sof'u anlatır, diğer yandan İskender Sof kendini anlatır..
işte kitabı enteresan kılan da budur..
Iğdır'dan Rusya'ya uzanan bir kaçma hikayesidir.. Delisi, kan emeni, korkanları, cesaret göstereni, kaçanı, geri döneni ile dolu dolu bir kitaptır.
Okuyunuz, okutunuz efendim.

Tolstoy'un en beğendiğim kitabı. İki kez okuduğum kitaplardan biridir. İlk okuduğum zamandan bir süre sonra tekrar okumak istemiştim.
Kitap benim için; ahlak vurgusunun çok ince yerlerine dikkat çeken olaylar zinciri üzerine örülmüş ve akış tamamen bu temel üzerinde ilerlemiş.
Kitapta neler var? derseniz.. ne yok ki; kilise eleştirisi, toplumsal ve ahlaki sıkıntılar, bencilce bir vicdan muhasebesi..
ve Nehlüdov! mahkeme salonunda Katyuşa ile karşılaşınca kendisinde bir vicdan muhasebesi yapmaya başlıyor ve olaylar zinciri böyle başlıyor.
Ben Nehlüdov'a çok kızarak okudum ilk kitabı ama sonra objectif şekilde tekrar okuduğumda her şey daha başka bir hal aldı.
çok güzel bir eser.. okuyunuz, okutunuz efendim.

Belki de bir çoğumuzun -hepimizin bile olabilir- Dan Brown ile tanışma hikayesidir Melekler ve Şeytanlar. Ve tabi meşhur Robert Langdon'umuzla da..
Dan Brown'un üç kere okuduğum kitabıdır. Diğer kitaplarını henüz üç kere okumadım. Çünkü bu kitabı diğer kitaplarına göre, en sanatsal ve sürükleyici kitabıdır benim gözümde. Mekan-zaman döngüsü bakımından da bence en iyi kitabı bu kitaptı. Sonra ki kitaplarında aynı tadı yakalayamadığını düşünmüşümdür hep.
En akıcı, sürükleyici, sanata boğucu, koşuşturmalı, bazen nefes nefese bırakıcı olan kitabıdır benim için.
okuyunuz, okutunuz efendim.

Kitap altı bölümden oluşuyor ve her bölüm kendi içerisinde bölümlere ayrılıyor.
Dini arayışın nereden geldiği ile başlayan kitap psikolojik açıdan insanın dini nasıl ürettiği veya neden dine ihtiyaç duyduğu gibi sorulara cevaplar arıyor.
Psikolojik açıdan dine ihtiyaç duyan insanın çocukluk döneminde öğrendiği dinin temellerini ele alıyor ve büyüyen insanın şüphelerine cevaplar aramasıyla gerçekleşen olgunluk dönemini ve bu dönemin dine bakış açısını sorguluyor. Daha sonra ortaya çıkan din anlayışı ve zihniyetle devam ediyor. Niyet, ritüel ve benzeri şeyleri ele alması ayrı konu.
Bölümler çok akıcı ama çok anlaşılır şekilde yazılmış değil. Okuduğunuzu anlamanız İçin iki kere okumanız gereken yerler var.

Yazarımız bir psikanaliz uzmanı ancak kendi alanına savaş açmış olan bir psikolog desem ne düşünürsünüz? Başlı başına kendi alanını eleştiren, öz eleştirinin en dip noktalarına giden ve psikolojik hastalıkların gerçek birer hastalık olmadığını, deliliğin insan icadı olduğunu savunan, bunlarla da kalmayı psikolojik hastalık olarak adlandırılan her insani durumun çıkar üzerine kurulu bir sistem sonucu olarak ortaya çıkarıldığını savunan bir kimse. Yazar böyle bir kimse olduğu için kitap dikkatimi çokça çekmişti ve merakla okumuştum.