Toplam yorum: 3.078.622
Bu ayki yorum: 5.500

E-Dergi

ilkay coşkun Tarafından Yapılan Yorumlar

20.04.2024

Süheyb, İstanbul'da ailesiyle beraber yaşayan Bafralı bir gençtir. Bir üniversitenin tarih bölümünde okumaktadır. Ayrıca futbol oynamakta ve okçuluğa ilgi duymaktadır. Futbol turnuvası vesilesiyle İstanbul'dan Çorum'a gelmesiyle roman apayrı noktalara taşınmaktadır. Süheyb-i Rûmî isimli Sahabenin Çorum'da medfun olması ve görülen rüyalar genç Süheyb’i heyecanlandırmaktadır. Süheyb’in yıllar önce anne ve babasının da yolunun Çorum’a düşmüş olduğunu öğrenmesiyle beraber roman daha da heyecan taşımaktadır. Süheyb'i "Tekke çocuğu” olarak nitelendiren annesinin Çorum'daki büyük sırrı nedir? Nilsu arkadaşının Süheyb’i Arap ismi olması sebebiyle istememesinin gerekçeleri nelerdir? Süheyb ismi yerine Süha ya da Suphi isimlerini neden önermektedir? Bu güzel romanı başta gençler olmak üzere güncel ve tarihi konulara meraklı bütün okurlara tavsiye ederim. İyi okumalar. İlkay Coşkun
03.04.2024

Duyguyu, ironiyi, tetkidi ve tenkidi görmekteyiz şiirlerde daha çok. Aynı şiir içeriğinde dahi birçok konuya temayüz etmiş, farklı bakış açılarıyla karşılaşıyoruz. Bu çok yönlülük; anlamın yükünü dağıtan kısımlar olarak da düşünülebilir. Hatta bazı edebi ürünlere verilmiş anlamlardan daha çok kazanılmış anlamlar taşındığını dahi iddia edebiliriz. Başka bir boyutta, anlatımlardaki derinlikle beraber, imge fetişizmi taşınmadan, duygunun şiirlere nakşolunduğunu söyleyebiliriz. Şiirler, daha anlaşılır bir imge örgüsünü barındırılmaktadır böylelikle. Bu şiirler, şairinin hayatının bir kalıbı gibi duruyor bir yerde. Daha başka bir boyutta, bugünün gerçekliklerini ihtiva eden güzel şiirler okudum diyebilirim.
26.03.2024

Denemeler edebi bir metin olmasının yanında akademik, araştırmacı bir bakışı da yansıtmaktadır. Ama akademik bakış açısının bürokratik ve soğuk yüzünün olmadığını söyleyebilirim. Denemeler okuru durup düşünmeye taşımakta ve okuma ritmi hep yükseklerde seyretmektedir. Bazı deneme bölümlerinde, yazıların içerisine şiir yerleştirilmiş olduğunu dahi söyleyebilirim. “Gönül Devleti” ismiyle müsemma, gönle dokunan, nefyasını yayan, zihin kapılarını aralayan, zarifane tavırlı güzel denemeler okudum. Okunmasını ehemmiyetle tavsiye ederim. İyi okumalar.
08.03.2024

Kibrit’teki öyküler duygulu, samimi, sahici, hüzünlü ve hatta acıklıdır. Köpüklü cümleler kurmaz yazar. Yüreğe dokunan öyküler desek daha yerinde olur. Öykülerin finalleri keskin, bitirilmiştir. Hemen hemen hiç muamma içermez. Laf kalabalığı içermez. Ama betimlemeler, tasvirler okuru cezbeder. Anlatımdaki bağlantılar da ve iç seste de bir ahenk kendisini göstermektedir. Her ne kadar hayat zuhurata tabi olsa da coğrafya kaderinde ve şartlar dâhilinde öykülerdeki hayatların şekillendiğini görmekteyiz. Ayrıca öykülerde bir dinginlik var. Son tahlilde; öykülerdeki birçok karakter Anadolu insanının arifane yönlerini taşımaktadır, sözümüzü yineleyelim. Kadim Anadolu insanının derununa bir yol almışlık, yaşananlarda hüzünlü bir koyuluk ve bu hayatlardan köz alınıp paylaşımlar görmekteyiz. Öykülerde anlatılan bütün bu yaşananlar bizim müktesebatımızın özünü teşkil etmektedir. En saf haliyle milletimizin özeti gibidir. Steril olmayan zamanlardan, sakinleştirici gür bir sesle...
05.03.2024

Anlatımlarda mizahi hikâyeler çoğunluktadır. Anadolu insanının âlicenaplığının yanında, yer yer köylü kurnazlıkları, kahramanların nüktedan yönleri, daha çokta yaşanılan bölgenin dili, kültürü ve dönemin yaşantısı yer almaktadır. Hikâye karakterleri latifeyi seven kişiliklerdir. Kendilerine has üslupları olan kahramanların, muzip, kurnaz, mizahi yönlerinin zengin olduğunu görmekteyiz. Kahramanların itibarlarının zedelenmesinden çekinen kişiliklerden seçilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Hikâyelerin çoğunluğu altmışlı, yetmişli ve seksenli yıllarda geçmekle beraber, biz okurları yüz yıl öncesine götüren hikâyelerde yok değil. Biz yine de daha çok son altmış yılı kapsayan hikâyeler diyelim. Gaz lambasının kırılması muhtemel cıncığının, şehirden gelişlerde iple boyunda taşındığı, ham çarık sonrası kara lastiğin (gıslavetin) ayaklara giyinildiği dönemlerden bahsediyoruz. Birlik, dirlik için cefa çekmeyi rahatlığa yeğlenen zamanlardan…