Toplam yorum: 3.080.123
Bu ayki yorum: 0

E-Dergi

hlycln Tarafından Yapılan Yorumlar

15.02.2019

‘Hayatta anlamsız diye bir şey var mıdır? Tabii ki bazı şeyleri az ya da çok hazmederiz,ancak öyle şeyler vardır ki bizzat azizler dahi onları sindirmekte güçlük çeker.’ Eski düzenin tamamen yeni bir dünyaya evrilmesi gibi.. Süvari birliklerinden cam arılara geçiş gibi..
.
Çocukluğu, ergenliği, süvari birliğinde geçirdiklerini anımsıyor Richard. Zeki olduğu kadar şanslı değil ne yazık ki pek çok arkadaşının aksine. Ama o şanslı arkadaşlarından Twinnings ona yardım etmeye hazır. Kötü şansı şimdi dönebilir tersine. Meşhur Zapparoni’nin kurduğu dev endüstrideki bazı çarkların daha hızlı ve sorunsuz dönmesini sağlaması karşılığında.
.
Bir tereddüt içine çekilen Richard’ı öyle iyi çözümlüyor ki Ernst Jünger. 1957 yılında yazılan eseri okurken bir de şunu görüyoruz: yazarın hayal gücünün günümüze yakınlığı ve öngörüleri..
.
Çeviride Mert Moralı (özenli dipnotlarıyla), kapak tasarımında Orsolya Bercsek yer alıyor.
15.02.2019

Dünyanın gidişatından yana umudunuzu yitirmeye mi başladınız? Ya da çok sıkıldınız her geçen gün aynı adımları atmaktan? Güzel şeyler okumak istiyorsunuz örneğin, sizi düşündürecek ve bir o kadar da yüzünüzü gülümsetecek? Ben ki bilimkurgu konusunda cehaletten muzdarip bir beşerim, dedim ki okuyayım. Ki ne güzel etmişim..
.
Dünyanın sonuna dair teorilerden tutun da insan ilişkilerindeki gelgitleri dek geniş bir ağa takıyor bizi Müfit Özdeş.. Yirmi üç öykü var bu kitapta.. Bazılarının hayal gücüne bazılarının sonuna vuruldum. Hepsi de bir iz bıraktı ama dimağımda. Öyle nükteli ki bu hikayeler. Hayal gücünün gerçekle başladığını kanıtlar cinsten. Hatta ne kadar sert ve acımasızsa bu gerçekler daha da sarsıyor okuyucuyu.
02.01.2019

Çiçek Adası’nda geçen günleri okuyoruz..Yalnız adı biraz yanıltıcı olabilir.. Çöp kamyonlarının gelip çöpleri yığdığı, onları ayrıştıran insanların barakalarda yaşadığı bir yer burası. Elit mahallerin çöpleri için kavga edilen, ailelerin şafaktan gün batımına dek çalıştığı. Çünkü o kadar çok çöp var ki ayrışması gereken..
.
Hwang Sok Yong, büyük cümleler kurmadan iki çocuğun gözünden anlatıyor bu Çiçek Adasını.. Saçkıran ve Pörtlek. İsimleri var elbet ama kim kullanır ki~ Gereği var mı isimlerin bu yerde?
.
Bir yandan misyonerlik ve Amerika etkisindeki Kore’yi görüyoruz, diğer yandan evrensel bir tabakalaşmayı: Tüketen ve tüketenlerin altında ezilenleri~
.
Yazarın okuduğum diğer eseri Prenses Bari de bir bu kadar etkileyiciydi. Orada yurtsuzluktu canımı yakan bu eserde ise yurdunda yaşayıp yurtsuz bırakılmak..Çalışabilmek için yaşını büyütmek, çocuğunu doyurabilmek için bir erkeğin sözlerini emir bellemek.
12.11.2018

Yoko Tawada büyülü gerçekçiliğe çekiyor okurunu.Hem de üç kuşak kutup ayısının kendi anlattıkları hikayeleriyle.
.
Üç kutup ayısı da konuşabiliyor,düşünüyor ve en önemlisi çevrelerindeki tehlikenin farkına varıyor.
.
Sovyetlerden,Doğu Berlin’e oradan Kanada’ya uzanıyor yolculuk.Ve bu yolculukta sansüre,şiddete,ayrımcılığa değiniyor.Kutup ayıları algılamakta zorluk çekiyor neden sirkte yaşadıklarını,neden iki ayak üzerinde durabilmek için ateşle tehdit edildiklerini,kutupta yaşaması gerekirken dört duvara hangi gerekçe ile sıkıştırıldıklarını.
.
Ancak bu kitap okunması kolay olanlardan değil.Hazmedilmesi ağır şeylerden bahsediliyor çünkü.Sirklerin,hayvanat bahçelerinin hatta sivil toplum örgütlerinin dahi arka planında dönen oyunları gösteriyor çünkü.Sovyet dönemi uygulanan baskının ama bir yandan bu baskıdan kaçış yollarının kirliliğinden söz ediyor örneğin.Doğu ile Batı Berlin’in nerede ayrıştığını,gülen yüzlerin aslında ne kadar samimi olduğunu anlıyorsunuz.
03.11.2018

Amacı olmaksızın dolaşan kişi anlamına geliyor flanör (flâneur) kelimesi..Ama bir amaç taşımadan kadınlar da yürüyebilir değil mi? O sebeple kelimeyi erilden dişile çevirerek sahiplenmiş uzun uzun yürüyüşlerini Elkin.Bir ‘flanöz’ olarak..
.
Kendinden önce keşfedilmiş ve kendinden sonra da keşfedilecek olan sokaklar;anılar,filmler,kitaplar ve daha niceleriyle anlamlandırılıyor Elkin tarafından.Ve ekliyor:
“Neden yürüyorum?Yürüyorum,çünkü hoşuma gidiyor.Kaldırımda gölgem,bir adım önden bana eşlik ederken yürümenin ritmini seviyorum.Dilediğim zaman durabilmeyi,defterime not alabilmeyi,gelen bir e-postayı okumayı ya da telefonumda mesaj yazmak için bir binanın duvarına sırtımı yaslayabilmeyi ve tüm bunları yaparken dünyanın bir anlığına donuvermesini seviyorum.Çelişkili bir biçimde,yürümek bana durağanlık imkanının varlığını hatırlatıyor.”