Toplam yorum: 3.133.926
Bu ayki yorum: 6.171

E-Dergi

Elif Konar Özkan Tarafından Yapılan Yorumlar

22.08.2006

Talebesi Muhittin Serin [Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Türk-İslam sanatları tarihi profesörü olarak görev yapmaktadır] Kemal Batanay’a ait elli beş dini ve klasik, sözlü ve saz eserlerinin listesini de kitabına almış. Hat tabloları da kitaba ayrı bir güzellik katmış. Süslemesiyle, muhtevasıyla sadece bir kitap değil, bir hazine niteliğindeki bu eseri ilgililerinin muhakkak görmesi, incelemesi, meşk eylemesi gerektiği kanaatindeyim.
***

"Tîz olma teemmül kıl
Her hâle tehammül kıl
Tedbiri bozar takdir
Allah'a tevekkül kıl"

Talik Mâil Kıta
(Mehmet Karpuzcu koleksiyonu)
Kemal Batanay
10.04.2006

Zeynep’in iç ve dış dünyasını adımlıyoruz otuz beş bölümden oluşan kitapta. Tabii sadece genç felsefecinin değil, diğer kahramanların da... Hayatın içinden capcanlı bir hayat örneği “Tanrının umut olduğunu söyledi bir büyüğüm”.
Roman içinde en sık karışımıza çıkan kavram; ölüm. Genç Filozoflar dergisi yazarlarından Zeynep’in hayatına dahil olduğumuz ayki yazısının konusunun “ölüm” olması, Zeynep’in ölüm hakkında düşüncelerini derinleştirmesine, ölüm hakkında araştırmalar, okumalar ve görüşmeler yapmasına sebeptir. Bunların hepsine tanık olur; tıbbî, felsefî, dinî vb. açıdan ölümün irdelenmesini okuruz, lakin hiç sıkılmadan. Yazının yazılış serüveni, yazı yayımlandıktan sonraki tepkiler, aylar geçmiş olmasına rağmen yazıdan bahsedilmeye devam edilmesi, zaman zaman yazıya atıflar yapılması ile Zeynep’in bu yazısı kitap boyunca sık sık karşımıza çıkar. “Ölümün yüzü yoktur!”
*
Yürek Ülkesi; bahçesinde, koridorlarında ve odalarında müzik dinletilen, manzarası ve dizaynıyla sayfiye yerini aratmayan bir terapi ve dinlenme merkezi. Yürek Ülkesi, pek çok yüreğin barındığı, sığındığı, iyileştiği bir mekan. Yürek Ülkesi aynı zamanda, her güzellik ve iyilik gibi kıskanılan, yok edilmeye çalışılan ve kendisi için mücadele verilmesi gereken bir mekan. Ve yine Yürek Ülkesi, hayatın zorluklarını yaşamış güzel yürekleri ortak paylaşımlarda, ortak paydalarda buluşturan ve birleştiren bir mekan. Anlaşıldığı üzre, Yürek Ülkesi, tam ismi gibi bir yer...
Ölüm ve hayat; ölenler, doğanlar, her yönüyle kadın-erkek ilişkileri, “kalemin bekâreti”, ayrılanlar, birleşenler, kavgalar/tartışmalar, barışmalar, sınav ve üniversite heyecanı, kanaat, hırs, akıl, yürek, madde, mana, karmaşa, denge, ölüm sonrasına uzanabilecek sevgiler, idealist çalışanlar, çıkar çatışmaları, çevreyi koruyup güzelleştirenler, rant uğruna harcanmaya çalışılanlar, aldatma, sadakat, hırsızlık, dürüstlük, alışkanlıklar, vazgeçilemezler, uyum, dile getirilenler, düşünceler, hüzün, şaka, gözyaşı, tebessüm, aile, arkadaşlık, dostluk, ölümden dönen bir sevgi, hatıralar, rüyalar, alıntılar, mektuplar, bilinçakışı, içkonuşmalar, paylaşımlar...
*
Prof. Dr. İskender Pala’nın da kısaca belirttiği gibi “Bir dergi idarehanesi ile bir hastahane koridorunu toplarsanız ortaya tıbbi denemeler çıkması muhtemeldir. Üstelik kitabın adı da “Tanrının Umut Olduğunu Söyledi Bir Büyüğüm” gibi deneme kitaplarına yakışır bir ad ise. Ama Ayşe Uçkan bu iki mekan arasında güzel bir roman kurgulamış. Tıbbî konular yerine beşerî ilişkileri yönlendirecek sevgi eksenli çözümlemelerin yapıldığı genç bir bakış açısını sindirmiş üstelik romanına. ... Genç bir yazarın hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik yaklaşımlarından kaynaklanan felsefik bakış açısı da ayrıca önemli bir öge... Kurgu ve temposu iyi düzenlenmiş bu metin ile Ayşe Uçkan, edebiyatımız adına gelecek vaat ediyor.”
02.01.2006

... Müslüman Türk olmanın verdiği mesuliyetle ömrü boyunca bir cihat şuuru icinde fasılasız otuzu aşkın eser veren, hizmeti dağlar misali olan Ayverdi "hancı" ile bizi yolun başındaki Samiha Ayverdi'ye götürmekte sanki: "elime verilen kalemle elimden geleni yaptım, ama işte ben gene buyum, gene aşkı ve şevki taptaze olanım" demektedir. Yazdığı her kelime için payansız minnet ve şükran... diye not düşmüş İlhan Ayverdi Takdim'inde "Hancı" adlı kitaba...
Hancı, Ayverdi'nin "muhtelif zamanlarda kaleme aldığı mensur şiirlerinden meydana gelmiştir. Her biri Ayverdi'nin zengin iç dünyâsını yansıtan ve derin bir tasavvufî neşveyle yüklü bu şiirler, türünün en güzel örneklerindendir."
Okunası...
18.11.2005

1901 yılında İstanbul’da doğan Halide Nusret, meşrutiyet döneminde Kerkük’te mutasarrıflık yapmış olan ve hürriyet mücadeleleriyle tanınan Avnullah Kâzimî’nin kızıdır. Halide Nusret, ilk tahsilini ailesinden alır. Kerkük’te özel hocalardan bir yandan Türkçe’sini diğer yandan Arap ve İran dillerindeki bilgisini kuvvetlendirmiştir. Dünya Savaşı’nın başladığı sıralarda İstanbul’a dönerler ve Halide Nusret Erenköy Kız Lisesi’ne devam eder. Mütareke yılları başlayınca çalışmak zorunda kalan şaire Darü’lmuallimat’ta imtihana girerek öğretmen olma hakkını kazanır. Bu arada İstanbul Darülfününu’na –Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü- devam eder. Özel olarak İngilizce öğrenir.1926 yılında süvari yarbayı Aziz Vecihi Zorlutuna ile evlenir.1930 yılında Ergün adlı oğulları ve 1938 yılında da kızları Emine Işınsu kızları dünyaya gelir. Tanrı’nın kendisini öğretmen olsun diye yarattığına inanan Halide Nusret,1957 yılında kendi isteği ile emekli oluncaya kadar çeşitli illerde öğretmenliğe devam etmiştir. Son yıllarında yüksek tansiyon ve romatizmadan rahatsız olan Zorlutuna,1984 yılında vefat etmiştir.
Zorlutuna’nın yazarlık hayatına girişi Erenköy Kız Lisesi’nde orta tahsilini yaparken babasını kaybetmesi üzerine yazdığı “Ağlayan Kahkahalar” adlı yazısıyla olmuştur. Bu yazısı 1917 yılında Talebe Defteri adlı derginin açtığı yarışmada birinci olmuş ve neşredilmiştir. On dokuz yaşında iken ilk romanı olan Küller’i kaleme almıştır. Ayrıca Türk Kadını, Kadınlar Dünyası, Aydabir, Salon Mecmuası, Çınaraltı, Çağrı, Hilâl, Defne, Hisar, Milli Mecmua dergilerinde ve Vakit, Zafer, Kudret, Haber, Yeni İstanbul, Sabah, Hürriyet gazetelerinde yazıları yayınlanır.
Halide Nusret, genç yaşlarından itibaren sosyal kuruluşlarda ve hayır cemiyetlerinde çalışır. Türk Kadınlar Birliği, Türk Ocakları, Halk Evleri, Muallimler Birliği, Yardım Sevenler Derneği, Çocuk Haklarını Müdafaa Cemiyeti ve Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-i Etfal Cemiyeti) yönetim kurullarında uzun yıllar hizmet verdi.1975 yılı Birleşmiş Milletler tarafından “kadın yılı” olarak ilan edildiğinde “Kadının Sosyal Hayatını İnceleme ve Araştırma Derneği” tarafından düzenlenen sergi ve toplantıda Halide Nusret’e “ümmül muharrirat” (kadın yazarların annesi) unvanı verilmiştir.1983 yılında ise Basın Yayın Genel Müdürlüğü ile Türk Basın Birliği tarafından “Basın Mesleği’nde 50 Yıl Şerefli Hizmet” belgesiyle plaket verilmiştir.
Zorlutuna, şiirlerinde hece ölçüsünü; romanlarında da konuşulan Türkçe’yi kullanmıştır. İnce ruhlu, hassas şairlerimizden olan Halide Nusret, aynı zamanda yazı tekniğinin kuvvetiyle tanınmış kadın ediplerimizdendir.
Eserleri: Şiirlerini 1930’de Geceden Taşan Dertler,1943’te Yayla Türküsü,1960’da Yurdun Dört Bucağı ve 1967’de yayımlanan Ellerim Bomboş adlı kitaplarında topladı. Romanları ise,1921’de Küller,1922’de Sisli Geceler,1933’te Gülün Babası Kum,1945’te Beyaz Selvi,1971’de Büyük Anne,1974’te Aydınlık Kapı,1978’de Aşk ve Zafer adlarıyla yayımlandı. Ayrıca yazarın 1977 yılında çıkan Benim Küçük Dostlarım ve 1978 yılında Bir Devrin Romanı adlı hatıra türünde kitapları da bulunmaktadır.

Kaynaklar: Bir Devrin Romanı,1978; Tanzimattan Bu Yana Hamasi Türk Şiiri Antolojisi,1997; Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi,1993; Tanzimattan Bugüne Türk Şiiri Antolojisi I,1994; Edebiyatçılar Alemi,1999; Türkçe Kitaplarında Yazıları Bulunan Şair ve Yazarların Hayatı,1970; Kadın Şair ve Muharrirlerimiz,1940; Şahsiyetler ve Eserler,1993; Roman Hulasaları,1945; Bugünkü Türk Yazarları,1960; Türk Edip ve Şairleri; Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı,1938; Yazarlar Sözlüğü,1999.

Halide Nusret uslubuyla hayatını ve dönemi anlatan okunulası bir kitap...
18.11.2005

'Her şeyden evvel ana olmak lazımdır, yalnız kendi çocuklarına değil, bütün yurt çocuklarına karşı gerçek bir ana sevgisi taşıyan ve onlara elinden geldiği kadar kanat geren, yetiştirmeğe çalışan kadın bence eli öpülecek bir annedir.' diyen Halide Öğretmenin en sevdiğim şiirlerinden birisi:

Sevmek

Sevmek...Delicesine, deliler gibi sevmek!
Kuş uçar gibi sevmek, gök gürler gibi sevmek.

Bir çocuk inancıyla inanarak, kanarak
Ve bir günahkar fani azabıyla yanarak,

Hep onu arayarak baharda, yazda, kışta;
Nihayet 'Büyük Sır'ra ulaşmak bir bakışta.

O bakışta okumak aşkın büyük adını,
Hep o büyük bakışta bulmak var olmanın tadını.

Sevmek: Hasta anneyi, altın başlı yavruyu,
Baharı, yıldızları, göğü, güneşi, suyu...

Yürekten kopan ince bir ahı, sever gibi,
Sevmek...Toprağı sever, Allah'ı sever gibi!

Halide Nusret

Öğretmenlik ve çocuklar...
Okunulası...