Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

SALVAMEA Tarafından Yapılan Yorumlar

25.03.2024

Bu kitabı, üniversite yıllarımda okumaya çalışıp -yazarın kitabın daha ilk sayfalarında söylediği gibi- okuyamamıştım, yıllar sonra bir daha denedim yine olmadı, ne zaman ki şerefsizliği gördüm ve yaşadım, o zaman sanki su içer gibi büyük bir aşkla gülümseyerek okudum. Dünyadaki gelmiş geçmiş en önemli edebiyat eserlerinden birisidir bu Karamazof Kardeşler. Dostoyevski’nin insanın düşebileceği en düşük seviyeyi anlatmaya çalıştığı şaheserdir. Karamazof Kardeşler’de, Dante’nin Cehennemi’nde veya Kuran’da anlatılan -şehvet, içki gibi- kişisel günahlardan, yalancılık, yalancı şahitlik, hainlik ve meslek şerefsizliği gibi büyük günahlara uzanan yelpazede insanın dünya hayatında düşebileceği en dip noktayı anlatırken, Allah’ın ve Adil isminin olmazsa olmaz olduğunu hissetirir okura, diğer taraftan da ölen bir küçük çocuk üzerinden ilahi adaleti sorgulatır. Erdemli yani gerçek insanların, inananların kitabıdır bu, muhteşemdir. Gelmiş geçmiş en büyük edebiyat şaheseridir.
25.03.2024

Her kitap değil, gerçek kitaplar yolculuktur, okuyucuyu gezdirir, düşündürür, tefekkür gücünü artırır, insanı geliştirir ve değiştirir. Tolstoy`un Sanat Nedir? adlı şaheserinde dediği gibi sanat, bir kişinin hissettiği yoğun duyguyu başka kişilere aktarmak istemesiyse, Narsizz ve Goldmund’un ne bir sanat eseri ne de gerçek bir kitap olduğunu düşünüyorum. Goethe’den ve büyük üstat Nietzsche’den etkilendiği iddia edilen Hesse’nin 1930 gibi 1.dünya savaşı ertesinde yazdığı bu kitabı, kurgusal olarak da inanılması güç bir basitlik içerir. Kitap bitince, Hesse’nin müzeye dönüştürülen yaşadığı evdeki kitaplığın fotoğraflarına bakıp bulmaya çalıştığım Budist eserleri görünce rahatladığımı ifade edeyim. Dünyada psikolojinin lideri olan Almanya’nın, duygu olmayınca edebiyat eseri üretemediğinin ispatıdır bu kitap.
25.03.2024

1900’lerin ortalarında Fransa ve Amerika gibi endüstriyel ülke şirketlerinde bir tablo ile takip edilen performans göstergelerini, yönetim biliminin kurucusu Peter Drucker’in 1975’te yazdığı gelmiş geçmiş en önemli yönetim kitabı olan -Türkçemize de Yönetim adıyla çevrilen- kitapta görürüz. 1987’de Analog Devices şirketinde kullanılan scorecard’ı alıp makaleye döken Norton ve Kaplan, dünyada ünlü olmuştur. İlk versiyonunda, stratejjk vizyonun, 4 başlık olan finansal, müşteri, operasyonlar ve insan kaynaklarına yayılmasıyla oluşan balanced scorecard, daha sonra biraz daha genişletilip yazarlar tarafından “strateji haritaları” olarak adlandırılan bu yayma işlemini görselleştirmiştir. Bu kitap, ne stratejinin öneminden, ne stratejik vizyonun nasıl belirlenebileceğinden, ne de adındaki gibi bir savaşta/rekabette savaş planının haritasını çizmekten bahseder. Japon kurum kültürlerini ve Hoshin-Kanri sistemini bilen okurlar için oldukça basit ve işe yaramaz bir yöntemdir bu.
25.03.2024

2001 yılında yayınlandıktan sonra pek çok dile çevrilen uluslararası yönetim alanında çok satanlar listelerinden düşmeyen bir kitaptır. Ancak bu kitabı nasıl okumalıyız? Öncelikle, bu kitap amerikan menkul kıymetler borsasında işlem gören binlerce şirketin, yalnızca belli bir zaman aralığındaki TSR yani hissedar getirilerine göre belirlenen, mükemmel olarak nitelendirilmiş şirketlerle iyi şirketler arasındaki farkları, subjektif (ve zorlama) yorumlarla açıklama çabasıdır. Bu kitap, yayınlandıktan 10 sene sonra, burada yer alan şirketlerin büyük kısmının performansları ciddi anlamda değiştiği için çok eleştirilmişti. Esasında bu kitap, 1980-90’larda Japon şirketlerini araştıran amerikalıların çıkarttığı sonuçları, amerikan orinli şirketlere bir uygulama çabası olarak görülebilir. Geçici hisse senedi performansına bakılmayan Japon şirket kültürlerinin anlatıldığı Japon Yönetim Sanatı gibi kitaplar varken, bahsettiğim zavallı çabayı anlamak adına göz atılabilir.
25.03.2024

Bu kitabı büyük bir merakla aldığımı itiraf edeyim. Kitabın en güzel bölümü stratejik planlama ve güç parametlerinin olduğu birinci bölümdür; bu bölümde olaylara süreç bazlı bakılması gerektiğini söyler. Ben bu bölümün ingilizce kaynaklardan çeviri olduğunu anlamadan, Türkiye’de stratejik düşünmenin gelişimine duyduğum anlık bir mutlulukla kitabın diğer bölümlerini okumaya koyuldum. Oysa kitabın geri kalanı ne stratejiyle ne de süreç bakış açısıyla bir alakası bulunmamaktadır. Sadece bir cümlede sanırım tesadüfen para arzını belirleyen olayla milletler cemiyetinin kurulması yanyana geçmektedir. Kitabın 5 bölümünde de görülen tekrarlar, bu bölümlerin 5 ayrı öğrenci/asistan tarafından yazıldığı hissiyatını kuvvetlendirmekte ve kitabın basılmadan önce baştan aşağı bir kez daha okunmadığı izlenimini doğurmaktadır. Strateji konusunda yüksek bir beklentim olmamasına rağmen, böyle bir kitap da beklemiyordum. Yazık.