E-Dergi

Kendine miras kalan ünvandan habersiz Stephan, ablaları ile birlikte küçük bir köyde yaşamaktadır. Ona bu ünvan mirasını açıklayan Lyngate Vikontu Elliot, Stephan’ı ve ablalarını Londra’ya getirir. Onları korumak ve sosyeteye sokmak ağır bir yüktür. Yükü hafifletmenin yolu ablalardan biriyle evlenmektir. Bir şekilde evlilik teklifi yaptığı kişi genç yaşta dul kalmış, sürekli tartıştığı ve kızkardeşler arasında tek güzel olmayan Vanessa olur. Vanessa’daki neşe, heyecan, coşku ve her andan mutluluk yaratma becerisi, Elliot’a hergeçen gün -asla bulamayacağını sandığı- mutluluğun ve güvenin kapılarınıda açmaktadır.

Her karaketerinin bir hikayesi olduğunu hissettiğiniz ve olayların merakla beklenecek gelişmeler sunduğu, akıcı, güzel bir kitap

Chinooks takımının üyeleri arasından bu seferde takımın kaptanı Tyson Savage ile Virgil Duffy’nin ölmesi ile takımın miras kaldığı dul eşi,eski playboy kızı, Faith arasında gelişen tutkulu bir aşkın içinde buluyoruz kendimizi. Kitabın satırları arasında tanıdık karakterlerimizi de görmek mümkün. R.G.’nın her zamanki akıcı anlatımı ile yine bizi ilk satırdan esir alıyor.

Mali dedektif Leo, Schuyler Kimball’ın kaybolan 50 milyonunu bulmak için görevlendirilmiştir. Onun evinde yaptığı araştırma sırasında Kimball’ın güzel sekreteri Lily ile tanışır, zamanla aralarında güçlü bir çekim ve sevgi oluşur. Ancak bu sevgi, tüm delillerin suçlu olarak Lily’ i göstermesi ile zor bir teste tabi tutulur.
Konu güzel, karakterlerde farklı ancak bence özellikle Leo ve Lily’nin iç sesleri kitapta çok baskın. “Yaşadıkları an” orda geçip giderken sürekli “şu şöyle olsa bu böyle olsa” düşünceleri ile olaylar bölünüp duruyor. Ama genel olarak severek okunabilecek bir kitap…

Başarılı bir yazar olan Lucy, araştırma amaçlı internetten tanıştığı insanlarla buluşmaktadır. Polis olan Quinn ise internet buluşmalarından kurbanlar seçen bir seri katilin peşindedir. Şüpheli listesinin başında ise Lucy yer almaktadır. Quinn katili yakalamak için gönüllü kurban olur ve Lucy ile buluşur. İşte bu noktadan sonra tam R.G. tarzı bir romantizm başlar… Bu yazarın tarzına hayran olmamak mümkün değil. Bana göre bu kitap romantizmin ve polisiyenin mükemmel bir harmanı.

Napoli kralı II. Alfonso’nun güzel kızı Sancha, Papa Alexander’ın gelini olarak girdiği Vatikan’da, daha ilk günden aklın almayacağı çarpık ilişkilere, kötülüklere, cinayetlere tanık olur. Kalbini kaptırdığı kocasının ağabeyi Cesare onu zamanla resmen bozguna uğratır. En sevdiği varlığı kardeşi Alfonso, babası ve kardeşi tarafınca istismar edilen dostum dediği Lucrezia gibi onlarca karakter, kitap boyunca bu kötülükten nasibini alır.
1500 lü yıllarda Vatikan’daki baskıcı yönetimin ve yozlaşmış-çarpık ilişkilerin Sancha’nın gözünden aktarıldığı bu kitaptaki tüm olaylar, çok akıcı bir şekilde, sizi boğmayan, kafanızda karmaşa yaratmayan tarihi gerçeklere dayanarak aktarılmış. Gerçekten severek okuyacağınıza inanıyorum