E-Dergi

Onu bir yük olarak gören dük babasını huzursuz etmek ve skandalın tadını ona yaşatmak için, Bram bazen maskesini takıp Londra’lı zenginleri soyan hırsız “Kara Kedi” ye, bazen de evli kadınların gizli aşığına dönüşür. Bir gün akıl hocası kabul ettiği Cossgrove’ un masum Rose’ u evliliğe mecbur etmesi ile Bram’ın hayatı tümüyle değişir. Rose’u bu şeytandan kurtarmaya çalıştığı ve ona her an daha çok bağlandığı bu dönemde Bram, skandallarla dolu hayatını da sorgulamaya başlar.
Konunun çok güzel aktarıldığı, çevirinin de akıcı olduğu bu kitapta Sullivan ve Phin’in hayatından sonra Bram’ı da tanıyıp başarılı bir serinin sonunu okumuş olmanın burukluğu ile kitabı bitiriyoruz

Mick, konuşma tarzıyla, pala bıyıklarıyla, fare avcılığı işiyle tam bir alt tabaka mensubudur. Bir gün onun bir baloya soylu biriymiş gibi katılabileceğine dair bir iddiaya girilir. Edwina (Winnie) nın görevi 6 haftada onu bir soyluya dönüştürmektir. Mick’ in büyülü değişim sürecinde Winnie’ de zamanla değişir ve kendi üstünde kurduğu baskıyı Mick ile kırmaya başlar. Kitabın sonlarına doğru ise konu hiç beklemediğimiz gelişmelere ve süprizlere yöneliyor.
Karakter seçimleriyle, sıradanlıktan uzak ve gittikçe bağlayan konusuyla bu alışık olduğumuz diğer dönem kitaplarından oldukça farklı ve güzel bir örnek..

Jacklyn , polis dedektifi Eric’ le geçirdiği gecenin etkisindeyken birden kendini onun soruşturduğu bir cinayette şüpheli durumda bulur. Organize ettiği düğünlerin telaşı yetmezmiş gibi her an Eric’in yakın gözetiminde olması onu iyice çılgına çevirmektedir. Jacklyn’ in kendi çapında kavgacı atakları Eric için tam bir eğlencedir ancak gerçek katilin Jacklyn’ in peşine düşmesi ile ona karşı olan duyguları boyut değiştirir ve artık hayatının vazgeçilmezi olur.
Orta da yine bir cinayet, Jacklyn’ imizin peşinde koşan bir katil ve onu kollayan başarılı bir polisimiz var. Süpriz bir sonla bitmesede sonuna kadar sizi sıkmayan, çok yoğun olmasa da tutkuyla da harmanlanmış güzel bir Linda Howard kitabı sizi bekliyor

Sophie’ nin kocası Tommy, daha evliliklerinin ilk aylarından itibaren arkadaşı Banallt ile birlikte çapkın, hovarda bir yaşam sürmüş, öldüğü güne kadarda bundan vazgeçmemiş sadakatsiz bir kocaymış. Doğal olarak Sophie bir daha evlenmemeye, evlensede daha sonra aldatılacağı inancıyla kimseyi sevmeyeceğine karar vermişken tüm ahlaksız geçmişini bildiği Banallt’ın ona olan sevgi ve sadakatine nasıl inanacaktır?
Bu kitabın başları bana çok kasvetli gelmişti ama bir süre sonra bir akıcılık kazanmaya başladı. Biraz sıradışı hüzünler ve yaşam zorluklarının şekillendirdiği Sophie’nin yaşadıkları ve Banallt’ın azmini okurken zamanla kendinizi kitaba kapılmış buluyorsunuz.

Bitlerinden kurtulmak için güzelim kızıl saçlarının dibinden kesidiği gün Elisha kendini Grandoor Dükü Connor’a ilk bakışta aşık olmuş bulur. Connor’ın sarhoşken yanlışlıkla geceyi onla geçirmesi ise ona hayal bile edemeyeceği evliliğin kapılarını açmıştır. Connor’ın ise bu evlilikten tek beklentisi yüzüne bile bakılmayacak bu kızla üvey annesini sinirlendirebilme zevkidir. Oysaki başta beğenmediği o saçlarda danseden ışığın, kızın melek gibi sesinin ve aralarındaki tutkunun gücü onun intikam planlarını ilk günden bozar.
Konu güzel, anlatım akıcı, detaylar sizi sıkmıyor ve yazarın kitaplarında hem kadın hem erkek karakter açısından olayları aktarması kitaba ayrı bir değer katıyor. Bu gerçekten severek okunacak kitaplardan biri…