Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

karaademm Tarafından Yapılan Yorumlar

20.08.2020

Deniz Poyraz’ın ilk ve tek kitabı. Edebiyat yolculuğunun daha başında genç de diyebileceğimiz biri.

Okur arkadaşım vesilesiyle buluştuk kendisiyle. Benim gibi okumalarında çok fazla risk almayı sevmeyen bir okur için masadan mutlu kalkılan bir buluşma oldu.

Eleştirmek çoğu zaman kolay olan gibi duruyor. Zira piyasada birkaç yıl ‘çok satıp’ da sonra sessiz sedasız yok olan o kadar çok yazar ve kitap var ki.

Deniz Poyraz bu hikayeleriyle yok olmamaya direnebilir mi bilemiyorum. Belki de böyle bir derdi-amacı yoktur bile.

Ya da Sylvia Plath gibi ‘içerisinde dinmek bilmeyen o çoşku’ için yazıyordur.

Aslında ilk üç hikayesiyle sizleri içine çekiyor. Güzel bir başlangıç yapıyorsunuz. Nedendir bilmiyorum sonraki hikayelerde okurunu tutmakta zorlanıyor gibi.

Büyük beklentiler içine girmeden; ama küçümsemeden. Buyurun.
20.08.2020

1962 eserin yayımlanma tarihi. Fakat eserinin Türkçe basımını göremeden veda edecek yaşama. Hani şu Otobiyografi’sinde de yazdığı gibi:

“... yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyem’deTürkçemle yasak.”

yasaktır.

Ahmet karakteri karşılayacak bizleri. Komünist olduğunu dile getirmekten korkmayan-çekinmeyen Ahmet. Ve arkadaşları ve çevresindekiler.

Şiirlerinde anlattığı kişiler, katıldığı toplantılar, eylemler ve amaçladıkları ile otobiyografik de bir roman bu.

Özünde genç Cumhuriyet’in sancılı dönemlerinde (1925 sonrası) Komünist hareketin yer bulmaya çalışması anlatılıyor.

Özellikle Mustafa Suphi göndermeleri fazlasıyla yer tutuyor eserde.

İzmir-İstanbul-Moskova ve Karadeniz kıyılarında geçen ve geçişlerin çok hızlı olduğu da bir roman bu.

Nazım’ın üslubunda o şairane hallerini de göreceksiniz fazlasıyla.

Şiirleri kadar mıdır? Hayır. Okunmalı mı evet. Buyurun.
20.08.2020

Türk Edebiyatının en üretken ve güçlü kalemlerinden Refik Halid. Birkaç hikayesi dışında okunmuyor ne yazık ki. Ne yazık ki.

Onlarca eseri var ve bunların bir kısmı da ‘Kirpi’ imzasını taşıyan Mizahi yazılar. Öyle ‘hahara kikiri’ mizahı değil bunlar. Aklın süzgecinden geçmiş mizah.

İki kısım karşılayacak sizleri:

İlk kısım 1.Dünya Harbinin son senesinde yazılmış olanlar. ‘Üşüme, kılık-kıyafet, alışveriş, para ve tembellik’ gibi başlıklar üzerinden savaşı ve savaşın etkilerini anlatacak.

İkinci kısım ise Mütareke Başı diyebileceğimiz 1918 sonrası kaleme alınanlar. Burada da ‘siyasilere inanç, Hatay, Nasrettin Hoca fıkraları ve atasözlerimiz’ gibi başlıklar üzerinden insanlık halleri ele alınacak.

O güzel Türkçesi ve etkileyici üslubu ve yine ‘uslanmaz eleştirel halleriyle’ fazlasıyla içine çekecektir sizleri.

Buyurun.
20.08.2020

“.. yetmiyor zaman dağınık düşleri
köreltilmiş gözleri sahiplenmeye

ve devam ediyor hayat
en lazım yerinden hızla incelmeye” (s.71)

Geçtiğimiz yıl kaybettik küçük İSKENDER’i. Kimselere görünmeden, ‘güvenmeden’ sessizce çekip gitti bu dünyadan.

Elinizdeki eser onun 1988 yılında yayımladığı ilk şiir kitabı.

Riskli bir durum şairlere ilk ürettikleriyle başlamak. Edip Cansever başta olmak üzere ‘ilk’ yazdıklarını kitaplarına almak istemeyenler dahi varken.

Bir de üstüne bu küçük İskender gibi zor bir kalem olunca.

Çok fazla yere götürüp orada düşüreceğini düşünüyorum sizleri.

“neden sana ihtiyacım var sevgilim
neden korku demokrasinin lideri..” (s.20)

İki satırda verecek mesela sevgiyi-sevgiliyi, demokrasiyi-korkuyu.

Onun şiir dünyasına buradan mı girmelisiniz? Pek emin değilim. Ama bir şekilde başlamak isteyenlere...
16.08.2020

1966-1983 yılları arasına odaklanıp 17 yıllık bir zamana şahitlik edeceğiz.

“Hiçbiriniz beni tam olarak anlamıyorsunuz. Yaşamamı istiyorsan anlamağa çalış beni. Ve bütünümle sev. Hasretle.” (s.141)

diyordu Lamia Hanım’a yazdığı bir mektubunda. Anlamağa çalış.

İki bölüm karşılayacak sizleri. İlk bölümde Cemil Meriç’in Antakya’da İngilizce Öğretmenliği yapan Lamia Hanım’a yazdığı 56 mektup yer alacak.

Yaklaşık 6 ay kadar süren bu mektuplaşmada kalemiyle tam anlamıyla soyunacak Lamia Hanım önünde, Cemil Meriç. Çok şey anlatacak.

İkinci bölümde ise diğer eserlerinde de olduğu gibi onun ‘edebiyat ve düşün’ dünyasına şahitlik edeceğiz.

Edebiyattan tarihe, psikolojiden sosyolojiye, inançlardan felsefeye dek birçok şey yazacak bizlere.

“Yazarın tek düşmanı vardır: bağnazlık. Düşüncenin bütün huysuzluklarına, bütün hoyratlıklarına, bütün çılgınlıklarına selam.” (s.190)

diyerek,

Salah Birsel, Oktay Akbal, Sait Faik, Behçet Necatigil ve daha nicesini nasiplendirecek kaleminden.