Amat
Emekli olmasına bencilce sevindiğim bir insanın daha çok yazmasını bekliyorum. Daha çok, daha çok! Elbette işler öyle yürümüyor; herkesin popisinin farklı olması gibi yazma süreci de farklı. Ne bileyim işte, çok büyük yazar Anar.
Anar'ın isim sembolizasyonlarına özellikle dikkat etmek lazım. Okuduğum üçüncü kitabıydı ve üslubunu birazcık anladığımı düşünüp isimlere özellikle dikkat ettim. Birçoğundan belli bir çıkarım yapabildim, bunda Anar'ın okuyucuya sağladığı -diğer gizlere göre nispeten- kolaylığın yanında benim okuma şeklim de etkili oldu. Fakat bazı isimlerde kafa patlatmama rağmen başarılı olamadım ve Anar'ın kurgusunda zevkle, kör topal ilerleyen bir okuyucu olarak sona gelince koca bir, "Vaays!" çektim. Sonucu ince bir örtüyle gizliyor Anar; bir şeyler görebiliyoruz fakat arda geçmeden anlayamıyoruz/emin olamıyoruz.
Romanın birbirine geçmiş iki katmandan oluştuğunu söyleyeceğim, Kitab-ül Hiyel'de ve Puslu Kıtalar Atlası'nda da aynı olay vardı ki Anar'ı Anar yapan da bence bu. İlki bildiğimiz, gördüğümüz olay örgüsü. Maceralar, fantastik gibi yerler, zamanlar, insanlar. İkincisiyse, işte olay burada; bir alt kurgu. Çok iyi gizlenmiş, ilk katmanda ipuçları verilen ve ağır ağır ortaya çıkıp okuyucunun keyfini tavan yaptıran felsefi veya mitolojik, ya da bu ayarda bir şey.
Anar'ın kitabın başında girip çıktığı ortamların ve olayların kazandırdığı büyülü atmosferin ardından gemiye geçiyoruz, Anar'ın okuyucuyu hazırlaması yine mükemmel.