Fantastik bir roman...Takip etmekte insan zorlanıyor,gerek kişiler,gerek olaylar arasında bağlantı kuramıyor,olanları sonraya taşıyamıyorsun.Uzun zaman belki yarısına kadar boş okuyorsun.Dilinin ağır oluşu-gemiciliğe dair tabirler- bir yana haddinden fazla tasvirlerle dolu.Biraz kopukluk olur da öyle boş boş okursan iyice boğuyor bu kısımlar.Bir de farklı bir kurgu var,romana konu olan olaylar birtakım kitaplarda verilen bilgilerle zenginleştirilmiş ki,anlatılanlar gerçek gibi bir izlenim oluşturulmuş.Eleştirilebilecek pek çok şey var belki; ama bütün bunlara rağmen böyle insanı çeken bir havası var,okumaya başladığında bırakmak zor oluyor.Bir de şahıs kadrosu çok zengin...
AMAT,kalyonun ismi..romanın ilerleyen sayfalarında anlamının “gerçek” olduğunu öğreniyoruz; başındaki elif çıkarıldığında kalan “mat” ise ölüm anlamına geliyor.Bu gemi adeta günahkârların toplandığı bir yer.Kaptanlarından miçosuna kadar herkesin haklı ya da haksız bir vukuatı var.Sefere çıkma amacı iki Türk gemisini batıran siyah sancaklı bir kalyonun batırılması; ancak öyle şeyler yaşanıyor ki zaman içinde bu Amat siyah sancak çekiyor ve iki Türk gemisini batırıyor.Tayfalardan bir kısmı burada bazı şeyler seziyor,bu anın daha önce de yaşandığını fark ediyorlar, bu sefer bizi yakalaması için de bir kalyon çıkarırlar herhalde diyorlar.Kaptan Diyavol Paşa,kitaplarda verilen bilgilere göre kendisine zamanı geri döndürme gücü verilen bir mahlukat,bu özelliği ölümsüz gibi görülmesine sebep oluyor.Kaptandan sonra iki reis var: Süleyman ve Ali reisler…Bunlardan Süleyman reis hırsıyla,gücüyle koca reis oluyor..Ali reis ise bu karara itirazından dolayı tayfaların arasına gönderiliyor ve zelil bir hayat sürüyor yolculuk boyunca.Venedik ve İspanya kalyonlarıyla savaşlar oluyor,fırtınaya yakalanıyorlar,Malta’da savaşlardan dolayı oluşan hasarları tamir ediliyor.Tüm bunlar olurken sık sık Diyavol Paşa ortadan kayboluyor,ama kimse buna anlam veremiyor.Bu olaylar yaşanırken Süleyman reisin ölümsüzlük merakı ile kaptanın odasındaki kitapları okuduğu ve kaptanla ölümsüzlük üzerine konuştuğu yerler var ki kitapta bu kısımlarda da ilginç bilgilere rastlıyoruz.
Sonlarına doğru kalyondakilerin çoğu veba hastalığına yakalanıp ölüyor; ama Süleyman reisin cezalandırılıp bunların yanına atıldığı zaman,onların ölmediğini görüyoruz.Diyavol Paşa bunları canlandırıp tekrar tekrar istediğini yaptırıyor.Süleyman reis oradan kurtulup daha önce ganimet olarak ele geçirdikleri küçük gemiye geçerek oradaki bir toptan amat yazısının başındaki elif harfini vuruyor ve kalyon paramparça oluyor.Bu bilgiler romanın bütünlüğü içinde verilmiyor ama,başka kitaplardan bilgi olarak aktarılıyor.Yani sanki roman okumuyor da tarih kitabı okuyor gibi…Değişik bir kurguydu işte,anlaması da anlatması da zor….