Hıristiyan dünyasında İslamiyet ile ilgili yoğun bir araştırma faaliyeti olmasına karşılık, İslam dünyasında Hıristiyanlıkla ilgili çok az çalışma yapılmaktadır. Dört milyona aşkın Müslüman Türk’ün Avrupa’da çalışıp Hıristiyan kültürü ile yüz yüze gelen bu insanlara tarafsız bir şekilde Hıristiyanlığın ne olduğunu öğretmeyip, bu konuda onları misyoner propagandalarından etkilenebilecek şekilde bilgisiz bırakmak, Avrupa Topluluğu’na girildiğinde şimdikinden daha fazla haşir neşir olacağımız insanların kafa yapıların, inançları ve kültürleri hakkında bilgimiz olmadan bunlarla birleşmek ne kadar doğru olur? Dış yüzü ile çok medeni görünen Hıristiyanlar iç aleminde acaba nasıldır? Hıristiyanların kendi geleneklerine ilişkin yargıları ne kadar doğrudur?
2 milyarı aşkın nüfusuyla mensuplarının sayısı bakımından dünyanın en büyük dini olan Hıristiyanlık ve ehl-i kitaptan olan Hıristiyanları ne kadar tanıyoruz? Dört İncil ile Hıristiyan mezhepleri arasındaki farklılıklar nelerdir?
‘Misyonerlik’ adlı çalışması ile tanıdığımız Kıymetli Şinasi Gündüz Bey'in işte bu çalışması Hıristiyan tarihini, temel öğretilerini ve ibadet anlayışlarını ana gövde Hıristiyan kiliselerinin algılamalarını ve Hıristiyanlığın kutsal metinleri bağlamında ele alıp incelemektedir. Ayrıca Hıristiyanlıktaki mezhepleşme süreci ve geçmişten günümüze temel ayrılık konuları da irdelenmektedir.(s.10)
Hz. İsa’nın kimliği konusunda mevcut kaynaklar bize iki farklı İsa tipolojisi sunmaktadır. Bunlardan ilki Yahudi toplumu içerisinde doğan, bir Musevi olarak yaşamını sürdüren ve toplumdaki inançsızlıklarla ahlakî zafiyetlere karşı mücadele eden ‘tarihsel İsa’, diğeri ise Hıristiyan inancına konu olan teslisin ikinci unsuru, ilahi oğul İsa Mesih’tir.(s.17)
Hz. İsa’nın halka yönelik mesajlarını üç ana noktada özetlemek mümkündür:
Bunlardan ilki, insanları Tanrı’nın Krallığı’na davet etmektir. Bu davet, Tanrı’nın emir ve yasaklarına bağlanmak suretiyle ona iman etmeyi ve yaklaşan hesap/yargı gününe karşı hazırlıklı olmayı içermektedir. İkincisi, Musa hukuku olarak da adlandırılan ilahi yasalara ya da haram helal kurallarına sıkı sıkaya bağlanmakla ilgilidir. Üçüncü husus ise, toplumda özellikle din adamları ve yöneticilerle ilişkili olarak görülen ahlaksızlıklara karşı mücadeledir.(s.20)
İncillerdeki anlatıların tarihsel gerçekliğine ilişkin şüphelerde, İnciller arasındaki farklılıklar her zaman önemli bir etken olmuştur.(s.52)
Teslis inancı nedeniyle Hıristiyanlık, Hıristiyan olmayanlarca sıklıkla çok tanrıcılıkla ya da monoteizmden uzak bir tanrı düşüncesine sahip olmakla suçlanmıştır. Ancak Hıristiyanlar bu ithamları şiddetle reddetmekte ve teslisin kesinlikle tek Tanrı inancını içerdiğini ısrarla vurgulamaktadırlar.(s.65)
Hıristiyan inancında Oğul’un taşıdığı fonksiyonel özellikler açısından şu üç husus dikkat çekicidir: Yaratılışta aslî unsur olma, kurtarıcılık ve yargılayıcılık.(s.67)
İsa’nın acı çekerek çarmıha gerilmesi ve ölmesi, Hıristiyan geleneğinde anahtar bir öğretidir.(s.84) Dolayısıyla haç, kurtuluşun sembollüdür.(s.87) Bir başka açıdan Mesih İsa’nın çarmıhta ölümü, insanlığın Tanrı’yla barışmasını simgeler. Zira günahkar insan, Tanrı’yla barışık olmayan insandır. Mesih, çarmıhta akan kanı ve ölümü aracılığıyla insanlığı günah ve ölüm illetinden kurtarmış, dolayısıyla onların Tanrı’nın huzuruna ‘kutsal’, lekesiz ve kusursuz olarak çıkmalarına imkan sağlamıştır. (s.88)
Hıristiyanlıkta bilgelik, akıllı olmak, güç, bilgi, dindarlık ve Tanrı korkusu Kutsak Ruh’un insana yönelik yedi armağanı olarak tanımlanır.(s.93)
İnsanlarla ilişkiler açısından birçok dinde vurgulanan ve ‘altın kural’ olarak adlandırılan “Başkalarının size nasıl davranmasını istiyorsanız siz de onlara öyle davranın” ilkesi, Hıristiyan kutsal kitabında da vurgulanmaktadır.(s.94)
Hıristiyanlığın günaha ilişkin en dikkat çekici özelliği, aslî ya da ‘ilk günah’ konusundaki yaklaşımıdır. Tekvin kitabında anlatılan Adem’in cennette işlediği ilk günah nedeniyle, günahın bütün insanlara geçtiğini ya da soyundan gelen tüm insanlığın Adem’in günahına bir şekilde ortak oldukları vurgulanmaktadır.(s.95)
İncillere göre İsa’ya en önemli emrin ne olduğu sorulduğunda, ‘Rabb’i bütün kalbinle seveceksin’ demiştir. İkinci emrin ne olduğu sorulduğunda ise, ‘komşunu kendin gibi seveceksin’ diye cevap vermiştir. Ayrıca o, yalnızca dostların ya da sevenlerin değil, düşmanların bile sevilmesi üzerinde durmuştur.(s.95)
Reform döneminin kuşkusuz en önemli ismi Martin Luther’dir. Luther, iman ve tövbe konusunda Kilise’nin anlayışını eleştirmekte, papalık ve kilise kurumunun bu alandaki aracı rolünü reddetmektedir. İman ve tövbenin kişi ile Tanrı arasında gerçekleşeceğine inanmakta ve günahın papa ve kilise tarafından bağışlanması geleneğine karşı çıkarak tövbenin ancak Tanrı tarafından kabul edileceğini vurgulamaktadır. Ayrıca ana dilde ibadetin önemine de dikkat çekmiştir. Öte yandan rahiplerin evlenmemesi yönündeki kilise kuralına da karşı çıkmış kendisi de evlenmiştir.(s.118)
Anglikan Kilisesi, daha ziyade millî vurgusuyla öne çıkan ulusal bir kilise olarak dikkati çeker. (Anglikan kilisesi, 1916 yılında İslâm dini hakkındaki soruların cevaplandırılması talebiyle şeyhülislâmlık makamına yaptığı başvurmuş ve kaleme alınıp resmî makamlarca Londra'ya gönderilen cevabı kitap olarak ‘Anglikan Kilisesine Cevap’ adıyla sadeleştirilerek Diyanet Yayınları arasında basılmıştır.)
Keşişlerin bağlı oldukları üç temel ilke vardır. Bunlar mutlak bekarlık, mutlak fakirlik ve mutlak itaat ilkeleridir.(s.160)
Kiliselerin yönü doğuya dönüktür. Kuşkusuz bu özellik, Hıristiyanlığın önce doğuda doğup, daha sonra batıya doğru yayılmasıyla yakından ilgilidir.(s.162)
Ayrıca ayrıntı isteyenlere ‘Yaşayan Dünya Dinleri’nin 3. bölümünde Hıristiyanlığın tarihsel gelişimi, inanç esasları, başlıca kiliseleri ve bunlara bağlı gelişen mezhepler ve Hıristiyan misyonerliği gibi konular, bu bölümde detaylı bir şekilde ele alınmıştır.