E-Dergi

Kaderleri "kef" ile yazılanlar...
ve "şın"ın noktasında yaşamı sonsuz sananlar...
"âh" aheste aheste çıkar da göklere
Merhamet-i Yezdân'a erişince
bir şimşek olup iner gökten zalimlere...

İskender Çelebi! Sağlık versin Yaratan sana. Yine muhteşem, yine şiirsel bir yapıt. Senin satırlarını okurken uçmak geliyor içimden. Şiirlere dolayıp kendimi kayboluyorum bu alemden. Gönlüne sağlık, kalemine kuvvet.

Ağlattın yine İskender Çelebi. "Denizler Boyunca Bir Aşk" ile sürükledin beni ta Japon denizlerine. Ertuğrul'un içinde bir köşede yapayalnız bıraktın beni. Tuzlu sulara açılmışken ciğerimin kapakları, İstanbul'dan Anavatan Osmanlı toprağından bir damla gözyaşı ile suladım nefeslerimi. Japon denizlerinin tuzlu suları değil de keşke Boğaziçi'nin yanıksı suları boğsaydı beni. Şimdi İskender Çelebi, senin sözlerinde kendi gözyaşlarımla boğuyorum kendimi:

"Bugün, İstanbul'a, Sarayburnu'na ayaz bir günde Ertuğrul'un yolunu bekleyen kadınların, ellerini gözlerine siper ederek ufuklara bakışını tasvir eden bir heykelden ziyade hangi heykel yakışabilir ki?"

Gönlünün güzüne sağlık İskender Pala. Yüreciğin dert görmesin.

"Bu gece yine gözlerinin göğünden yıldız yağıyor şiirime..." diyerek başlamış söze şaire. Kitabı alırken onun İran'ın çağdaş kadın şairlerinden biri olduğunu bilmiyordum açıkçası. Şiirlerini okumaya başladığım zaman da... Bayanlara özgü ince bir şöyleyiş bulunca giriş kısmını okuma ihtiyacı hissettim. Bir şaire çıktı karşıma. Çağdaş İran edebiyatının en önemli şairlerinden biriyle tanıştım. Ben çok memnun oldum onu ve şiirlerini tanıdığıma. Eminim siz de memnun olacaksınız.

Hikmet Altınkaynak'ın bu yapıtını elime aldığım zaman keyifli bir o kadar da doyurucu olacağını tahmin etmemiştim. Beklediğimin aksine fazlasıyla tat aldım bu yapıttan. Kimi yerlerde yapılan anlatım bozuklukları, yazım yanlışları gözüme fazlaca battı, bunu itiraf etmeliyim. Bazı söyleşiler çok kısa geçilmiş, her defasında devamını aradı gözlerim. Genel olarak baktığımız zaman gerçekten Türk edebiyatının yeni binyılına doğrudan ya da dolaylı yollarla etki etmiş pek çok müstesna insanla söyleşi yapılmış. Okumaya kesinlikle değer bir eser. Hikmet Bey'in kalemine sağlık...

"Gül yüzünde göreli zülf-ü semen-sây gönül
Kuru sevdâda yiler bî-ser ü bî-pây gönül
Demedim mi sana dolaşma ana hây gönül
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vây gönül"

Tatlar arardık, eski zaman sevdalarından. Bölük pörçük sayfalar arasında bulurduk aradıklarımızı. Kimi zaman yarım, kimi zaman değişmiş. İskender Çelebi'den Allah razı olsun. En lezzetlilerini bölük pörçük sayfaların arasından kurtarıp bir divân içine meşk etmiş. Keşke soyadınız Pala değil de Çelebi olaymış İskender Çelebi. Size bu eski zamanlardan gelen hoş seda daha bir yakışıyor.