Toplam yorum: 3.087.413
Bu ayki yorum: 7.100

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

09.03.2003

Marxist düşünceyi kavrayabilmek için Engels'i yakından tanımak lazım. Çünkü Marx'ın en yakın mücadele arkadaşı olmuş Engels, birçok teoriyi birlikte geliştirmişler ve Marx'ın ölümünden sonra Kapital'in 2.ve 3. ciltlerini tamamlamak da Engels'e düşmüş. 27 yıl öncesinden dünya savaşı çıkacağını ve etkilerinin neler olacağını büyük bir isabetle bilmiş. Engels varlıklı bir aileden gelmesine rağmen bireysel mülkiyete karşı çıkarak komünizmi savunmuş, bu uğurda verilen silahlı çatışmalara katılmış, hatta yönetmiş. Biyografi içinde bunları ayrıntılarıyla görmek mümkün. Dünya siyaseti üzerine yaptığı çalışmalarında Osmanlı'nın despot yönetiminden Slav halklarını kurtarmak lazım diyor Engels. Halbuki o sıralarda gerçek dünya despotluğunu elinde bulunduran, dünyanın bütün geri kalmış ülkelerin halklarını sömüren İngiltere'ye, Amerika kıtasında bir ırkı yok eden 'göçmenlere' pek laf etmemiş.
Rusya Bilimler Akademisi tarafından hazırlanmış bu biyografiye biyografiden çok methiye demek de mümkün.
07.03.2003

Yazar, Türkler ile Kızılderililer arasındaki benzerlikleri her yönüyle ele alarak bilimsel zeminde izahını çok güzel sağlamış. Gelenekler ve kültürler arasındaki benzerlikler çok ilgi çekici. Kilim desenlerinde kullanılan karakterlerin birebir aynı olduğunu görüyoruz. Efsaneler konu itibariyle çok büyük benzerlikler gösteriyor. Dillerinde üçyüzden fazla aynı anlamda kullanılan Türkçe kelimeler olması bence bütün şüpheleri ortadan kaldırmaya yeterli. Türkler’in Ergenokon Destenı ile Kızılderili’lerin Kaptakon Destanı neredeyse birebir denecek kadar aynı olduğunu bu kitapta görebiliyoruz.
Kızılderililere uygulanan soy kırımı dehşet içinde kalarak okudum. Anlatılan katliam uygulamaları, bu olaylara bizzat katılan askerler tarafından rapor edilen belgelerden alınmış. Kültürler, tarihi eserler, bilimsel eserler acımasızca katledilmiş. Bir ırk neredeyse herşeyiyle yokedilmiş. Bunları belgeleriyle bu kitapta görebiliyoruz.
Yazar ayrıca bir bölümde değinmiş ki; “İspanyollar kıtadaki bütün altın ve değerli madenleri İspanya’ya akıttıktan sonra çalışma ve üretme gereği duymadan yaşamaya başladılar ve üretkenliklerini kaybettiler. Kıtadan gelen altınların arkası kesildikten sonra ise gerilemeye başladılar ve bu günkü ‘geri kalmış’ durumlarına geldiler.” Çok açık bir izah olmuş gerçekten.
06.03.2003

Cavit Bey, Osmanlı'nın son maliye bakanı ve İttihat ve Terakki'partisinin önde gelen liderlerindendi. Cumhuriyet'ten sonra Mustafa Kemal'e biat etmeyen tüm İttihat ve Terakki'liler gibi o da "İzmir Suikasti" bahanesi ile tutuklandı, mahkum edildi ve idam edildi, diğer binlercesi gibi. İşte bu kitap Cavit Bey'in tutukluluğundan idamına kadar geçen 67 günlük sürede hergün eşi Aliye Hanım'a yazdığı mektuplardan oluşan, ve böylece onun ruh ve kişiliğini yansıtan bir kitap. Kitabın sonunda savcının kendisi hakkındaki iddianamesi, sorgulanması ve savunması da konmuş. Eşssiz bir belgesel olmuş. Nerelerden geldik diye merak eden herkes mutlaka okumalı.
02.03.2003

Yazar, mütareke döneminde pek çok olaya tanık olmuş, pek çok olayı da ilk ağızdan öğrenmiş biri olarak savaş sonrası bir kesiti roman uslubu içinde kaleme almış. Ancak okuyucunun sıkılmadan okuyabilmesi için kitapta geçen bazı konulara da vakıf olması gerekir. Mesela; roman ittihatçıların hürriyet ve itilafçılardan kaçmasıyla başlıyor, eğer her iki tarafın da kimler olduğu okuyucu tarafından bilinmezse roman okuyucuya bir şef ifade etmeyebilir. Romanın ilerleyen bölümlerinde Çerkez Ethem'in, Demirci Efe'nin, Yörük Efe'nin ordu üstünde çok büyük etkileri olduğu görülüyor, eğer bu kişilerin bu güçlerini nereden aldıkları bilinmezse konu biraz havada kalabilir. Herşeye rağmen yakın tarihimizi değişik bir bakışla yansıttığı için güzel bir eser. Tarih sevmeyenler bu kitapla tarihe ilgi duyabilir.
01.03.2003

1.Dünya savaşı sonunda Anadolu'nun Yunanistan'a ilhakı için Türkiye'yi arkadan vuran Ege'li Rumların bu uğurda yaptıklarını anlatan Türk düşmanlığı ile dolu bir kitap.
Kitapta Rum'ların Türklere yaptıkları, savaş ortamında olabilecek sıradan olaylarmış gibi anlatılırken, canı yanmış Türk'lerin kendilerini savunmak için, ya da katliama uğratılan ailelerinin intikamıyla yaptıkları saldırılar barbarlık ve canilik ifadeleriyle anlatılmış. Savaş sırasında kendisine kucak açan Türk ailesinin kızının bile ırzına geçip sonra da kaçıp Yunan orsunda gönüllü askere giden Manoli adı Rum, tüm kinini kusmuş kendi anılarından oluşan bu kitapta. Kitapta pek çok abartılı ifadeler var, mesela; Türkler, 40 bin Rum'u toplayıp bir dere yatağında topluca katlettiler diyor Manoli. Bunun hiç bir mantıklı tarafı olmadığını söylememe bile gerek yok sanırım, zira bahsedilen rakam 40 bin!!!
Dedelerimizin kurtuluş savaşı mücadelesini vererek canları pahasına yurdumuzu bunlardan kurtardığı için ne kadar şükretsek az olduğunu bu kitabı okuyunca anlıyoruz. Aksi halde dünyaya gelme şansı bulabilenlerimiz dünyanın herhangi bir yerinden Anadolu'ya selam göndermek zorunda kalacaktı. Hangi akla hizmet bu kitaba A.İpekçi barış ödülü verildi onu da anlamış değilim.