E-Dergi

Bu sanırım J.G’ un okuduğum en güzel kitabı. Konusu harika, çeviri mükemmel, anlatım çok akıcı. Olayların geçtiği zaman ve mekan sürekli takılı kaldığımız tarihi aşk romanlarından çok farklı ve ben bunu özlemişim. Tüm gelişmeler o kadar gerçekçi ki sanki o dönemden bir karakter canlanmış J.G’un karşısına geçmiş ve bunları dikte ettirmiş gibi, her şey gözünüzün önünde, hiçbir şey havada kalmıyor. Mary Rose’ u çöplükten kurtarıp ona ağabeylik yapan 4 sokak çocuğunun çabası, geldikleri nokta, yaklaşımları, Harrison’ un bu toplama ailenin içine kabul ediliş süreci ve her bölüm sonunda ki Rose Anne’ ye yazılan mektuplar…Her şey mükemmel, her kelime sizde iz bırakacak güce sahip.

Bridgerton ailesinden Eloise’ in sürekli gizli mektuplar gönderdiği kişi bu kitapta artık sır olmaktan çıkıyor. 8 senelik mutsuz bir evlilikten sonra eşini kayben Phillip’e taziye notu olarak başlayan bu yazışmalar, Phillip’in ikiz çocuklarına bir anne bulma amacıyla evlilik teklifine kadar ilerler. Phillip bir anne Eloise ise sadece bir eş ararken birbirlerinde aşkı ve tutkuyu da bulmaları her şeyi zamanla mükemmelleştirir. Bridgerton ailesinin üyelerinin yine sayfalar arasında dolaştığı bu kitapta da anlatım, konu aktarımı gerçekten çok güzel.

Chinooks hokey takımının üyelerinin sihirli aşklarını bu yazarın kaleminden okumaya bayılıyorum. Bizim silik, siyah-beyaz ve griden başka renk bilmeyen ve erkeklere ait bir dünyada spor muhabiri olmanın zorluklarını yaşayan Jane daha ilk görüşte takımın başarılı kalecisine vurulur, ama kendi bir Barbie bebek olmadığı için bu yakışıklı kalecinin onun yüzüne bakmaya tenezzül etmeyeceğini bilecek kadar da gerçekçidir. Oysaki gerçekten sadece Barbie’lerle takılmış, geçmişteki hatalarından ders aldığı için işteki başarısına odaklanmış kalecimiz Luc, bu bizim silik kızımızın çekimine çoktan kapılmıştır bile. Yine hem anlatımı hem konusuyla bir anda sizi saran bir kitap, tek kusuru var: çok kısa :(

Hem bu kitap hem de devam kitabı olan “İhtiras Çemberi” bizi İngiltere tarihinin çok da bilmediğimiz bir zamanına (Robin Hood’ların Yurtsuz John’ların, Magna Carta’ların dönemine) götürüyor. Bir çok tarihi detay, o dönemdeki askeri düzen, kral ve çevresinin yaşam tarzı ince ince işleniyor. Ben bu kitapta cadı-büyücü, güzeller güzeli, ay saçlı, narin Jasmine’ in ve güçlü kuvvetli, başarılı, yakışıklı ordu komutanı Falcon de Burg’ un arasındaki bol sataşmalı-inatlaşmalı ve aynı zamanda tutkulu aşkı okumaktan çok zevk aldım. Arka planda ise tam bir tarihi ziyafet vardı...(Yorum yazan arkadaşların etkisiyle ben astronomi detaylarını ve bitki deryası bilgileri içeren satırları atladım, siz de atlayın çünkü kitaba katkısı yok böylece konunun akışından da uzaklaşmazsınız :) )

Stars’ futbol takımının başına geçen Phoebe, cicili bicili seksi kıyafetleri ve işveli hareketleriyle erkeklere ait bu dünyada tatlı bir kaosa neden olur. Bu arada takımın koçu Dan başta hor gördüğü bu sarışın afetin içindeki ürkek kişiliği gördükçe her geçen gün ona biraz daha çekilir.
Anlatım, konu, karakterler süper. Hem romantizm var hem sevimli diyaloglar, sona doğru bir maç anlatımı var ki her saniyesini sizde yaşıyorsunuz ve bu arada heyecan dozunu arttıran kötü adamlarda kitabın etkisini daha da güçlendiriyor. Bence bu gerçekten keyifle okuyacağınız bir kitap