Saltokur’dan yine harika bir kitap. Saltokur’un kurgu dışı kitaplarının yanı sıra bir de Balkan edebiyatı kitapları var ki gerçekten de okunmaya değer. Miss Sarajevo da bunlardan biri.
Miss Sarajevo, Fransa’nın Rouen kentinden başlayıp Saraybosna’ya uzanan bir yolculuk. Açılışında, Susan Sontag’dan bir epigrafla karşılıyor bizi. Daha ilk sayfasından özellikle fotoğraf sanatıyla ilgilenenleri mest edeceği kesin görünüyor.
Joaquim’in kendisine kalan bir miras nedeniyle çıktığı yolculuğa tanıklık ediyoruz. Ayrıca yıllardır üstü örtülü olan bir geçmişe. Savaşın yıkıcı etkileri, bunalımlar, kıyımlar ve parçalanan aileler gibi konulara değinerek varoluşçuluğun kıyısında gezdiriyor okurunu.
Anlatım tarzını Milan Kundera’nın “Yaşam Başka Yerde”sine çok benzettiğim bir kitap oldu Miss Sarajevo. Postmodern detaylar sezilmekte. Karakterlerinden (Jaromil - Joaquim) tutun da savaşın götürdüklerine kadar birçok konuda bu iki kitap arasında yakınlık kurabileceğiniz bir okuma vadediyor.
Ayrıca bu 140 sayfalık kurgu, genel olarak şimdiki zamanda ilerliyor. Çevirisi akıcı, redaksiyonu özenli. Kitapta beklentimi karşılamayan tek detay, anlatılanların ara ara kopması oldu. Kesitlerle ve zaman zaman belki de bilinçli bir biçimde kesilerek ilerleyen bu romanı okurken kendimi hikâyede tutmak için özel çaba sarf ettiğim birkaç sefer olsa da bu durum, hikayenin özünden pek bir şey götürmüyor.
Miss Sarajevo’nun fotoğraflara, ölüme, yasa, travmalara, yıkımlara, yaşamaya ve varoluşa bakışınızı tümden değiştirecek bir hikâyesi var. Her ne kadar bir roman olsa da anlatılan her bir detay bir anı gerçekçiliğinde. Özetle, bu hüzünlü yolculuğa tanıklık etmek güzeldi.